Fatih Sultan Mehmet ile Bizanslı Anna’nın imkansız aşkını konu edinen, 2008 yılında yaşamını yitiren ünlü soprano Leyla Gencer’in yakın dostu olan Pier Luigi Pizzi tarafından sahnelenen opera, büyük beğeni topladı. İtalyan operasında Romantik dönemin öncülerinden Rossini’nin, prömiyerinin yapıldığı Napoli San Carlo Tiyatrosu için hazırladığı ‘II. Mehmet Operası’, Roma’daki tarihi Opera Tiyatrosu Costanzi sahnesinde yeniden hayat buldu. Rossini’nin 28 yaşındayken bestelediği ve dram eserlerinden ‘en karmaşık’ ve ‘yenilikçi olanı’ diye tanımlanan II. Mehmet, Türklerle ilgili operalar içinde en önemlilerinden biri kabul ediliyor. Libretto (sözet) yazarlığını Cesare della Valle’nin yapmış olduğu ve 28 Mart’ta Romalı sanatseverlerle buluşan söz konusu esere başarılı isimlerin eli değerken, orkestra şefliğini Roberto Abbado, rejisörlüğünü ise Pier Luigi Pizzi üstlendi.
FATİH SULTAN MEHMET’İ CANLANDIRMAK ZOR
Sanat tarihine 40’a yakın opera eseri kazandırmış olan Rossini, hem orkestra, hem de solistler için hazırladığı zor besteleriyle tanınıyor. Bu eseri yöneten şef ve Fatih Sultan Mehmet’i canlandıranların sayısının az olması da biraz buna bağlanıyor.
Rejisör Pizzi’nin sahnesinde 2’nci Mehmet rolünü, bas Mirco Palazzi ile bas Roberto Tagliavini dönüşümlü olarak üstlendi. Basın mensuplarına açılan gösterimde sahnede yer alan ve 2009 yılında yine Rossini’nin ‘İtalya’da Bir Türk’ (Il Turco In Italia) adlı eserindeki Türk genci Selim’i canlandıran 38 yaşındaki Tagliavini, beğeni topladı.
Tagliavini’nin, halkının gururuna layık güçlü bir komutan, sultan figürünü, aynı zamanda gerçek aşk hissini tatmaya çalışan insan olarak harmanlamayı başarması, beğenilerin nedeni oldu.
ESERİN DEĞERİ 194 YIL SONRA ANLAŞILDI
Gerçekte böyle bir aşk hikayesinin var olup olmadığı bilinmese de, bir sultanı kendisine meftun eden Anna’yı, sopranolar Marina Rebeka ve Carmela Remigio, onun babası rolündeki Venedikli komutan Paolo Erisso’yu ise Arjantinli tenör Juan Francisco Gatell ile Giulio Pelligra dönüşümlü olarak oynadı. 3 Aralık 1820 tarihinde Napoli San Carlo Tiyatrosu’nda ilk kez ve daha sonra revize edilerek Venedik’te 1922’de yeniden sahnelenmiş olan eser, fiyaskoyla sonuçlandı. Bundan ötürü Rossini bu eseri, 1926 yılında yeniden elden geçirerek, ‘Korinthos Kuşatması’ adı altında yapılandırdı.
20’nci Yüzyıl’ın sonlarına doğru; 1985 yılında Pesaro kentinde yeniden sahnelenene kadar adeta unutulan II. Mehmet operasının o dönemde beğenilmeyen ilk versiyonu, artık sanat çevrelerinde Rossini’nin şaheserlerinden biri olarak anılıyor.
ROMA’DA İLK KEZ SERGİLENMESİ TEPKİ ÇEKTİ
II. Mehmet operası, Osmanlı İmparatorluğu’nun 7’nci padişahı; Fatih Sultan Mehmet ile Venedik hakimiyetindeki Eğriboz (Negroponte) Kuşatması sırasında (1470) aşık olduğu Bizanslı Anna’nın hikayesini anlatıyor. Gerçek kimliğini bilmeden II. Mehmet’e aşkının karşılığını veren Venedikli Anna, daha sonra aşk ile yurt sevgisi arasında gidip gelen bir kadının içinde debelenip durduğu çelişkiler yumağını ele alıyor.
Rejisör Pizzi, Rossini’nin iki ayrı son hazırladığı eseri sahnelerken, yasak aşkı vurgulamak için trajik olanı, yani Anna’nın intihar etmesini tercih etmiş. Sultan Mehmet Anna’yı öldürmek istese de, Anna bu zevki ona, yani düşmanına yaşatmıyor.
LEYLA GENCER MÜZESİNİ O HAYATA GEÇİRDİ
Bu eseri sahneye koyduktan sonra övgü dolu sözlerle karşılaşan 83 yaşındaki ünlü opera rejisörü, sahne ve kostüm tasarımcısı Pier Luigi Pizzi, 2008 yılında vefatına kadar Milano’daki La Scala Tiyatrosu’nda opera sanatçıları için kurulan akademide sanat yönetmenliği yapan ünlü soprano Leyla Gencer ile de yıllarca çalışma fırsatı bulmuştu.
Milano’daki evinin bütün eşyaları İstanbul’da sergilenmeye başlanan Gencer, müzenin yerleştirmesini de ölümünden önce “Beni ve evimi kimse senin kadar iyi tanımıyor” sözleriyle yakın dostu Pier Luigi Pizzi’ye vasiyet etmişti.
“II. Mehmet operası, gerçekten mükemmel bir yapıya sahip. Rossini’nin aceleci, ama parlak şöhretinin bir ürünü” diyen Pizzi, aynı eseri 2005’te de Venedik’teki Teatro La Fenice’de, aynı kostümlerle sahnelemişti. Pizzi, Roma’dakinde trajik bir sonu seçmesine karşın, Venedik’te mutlu sonla bitirmeyi uygun bulmuştu.
Pizzi, eseri değerlendirirken “Bu, her şeyden önce büyük bir aşk hikayesi. Anna, allak bullak olmuş bir kadın; ilk aşkı, babası ve vatanına karşı olan sorumlulukları arasında hesaplar yapıyor” dedi. Pizzi, Fatih Sultan Mehmet’i ise, “Aşık, genç bir lider, bir fatih olmasından ziyade büyük insani bir karakter” diye nitelendirdi.
Pizzi, kültüre olan katkılarından dolayı geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano tarafından ‘Şövalye’ unvanı ile ödüllendirildi.
Dramı destekleyen sade ve gri bir sahne tasarımıyla göze çarpan, 2 perdeden oluşan opera, 8 Nisan’da son kez Romalı sanatseverlerle buluşacak.
SULTAN ABDÜLMECİT’TEN ROSSİNİ’YE NİŞAN
Opera sanatının ana yurdu olan İtalya’da, II. Mehmet’in sanat dünyasına kazandırılmasının üzerinden yaklaşık 200 yıl geçmesine karşın ilk kez Roma’da sahnelenmiş olması ise bazı opera uzmanı yazarların tepkisini çekti. 1830’dan sonra opera bestelemeyi bırakmasına rağmen Rossini’nin, Sultan Abdülmecit’e 1853 yılında iki marş bestelediği ve bu nedenle Mecidiye Nişanı’yla ödüllendirildiği de geçen yıllarda ortaya çıkmıştı.