Müzikle uğraşırken katı kuralların olmasının gerektiğini söyler John Cage. Klasik müzik geleneğini yıkmak için oldukça uğraşan Cage döneminde büyük bir sansasyona yaratıp müzik konusunda büyük tartışmalara yol açmıştır.
Herkes neredeyse Cage hakkında ikiye bölünmüş durumdadır. Kimileri Cage’nin müziği mahvettiğini düşünürken kimileri de en önemli müzik adımlarının onun sayesinde atıldığını savunmuştur.
1912 yılında Los Angeles’ta doğan John Cage liseyi sınıf birinciliği ile bitirmiştir. Liseden sonra Avrupa’ya giden Cage birçok müzik girişimlerinde bulundu. Deneyimlerinde her zaman farklılığı ve yenikleri hedef alan Cage, 1940’ta Syvilla Fort’un Bacchanale gösterisi için bir piyano yarattı. Bu piyanoyu tasarlarken en büyük amacı “tüm vurmalı orkestrasını tek bir piyanistin hizmetine vermekti.
Hazırladığı bu piyanonun tellerini birbirine bağlayarak arasına çeşitli nesneler yerleştiren (plastik, kauçuk, tahta) Cage bu sayede geleneksel tınıların dışına çıktı. Hazırladığı bu piyanodan davul, gong, çıngırak gibi geniş perdesiz seslere ulaştı. Bu sayede tek kişilik vurmalı orkestrasını yaratmış oldu.
John Cage yarattığı piyano için besteler yazarken Doğu felsefesiyle yakından ilgilenmeye başladı. Zen Budizm’inden öğrendiği sessizlik kavramını, sergilediği başyapıtı 4’33’’ de kullanmıştır. Cage’in belki de en tartışmalı eserlerinden biri olan 4’33’’ üç bölümden oluşur ve performans boyunca herhangi bir nota çalınmaz. Aynı zamanda performansın her tekrarı özgün kabul edilir çünkü o an çıkmış tüm sesler sadece o an’da var olmuştur.
Bu performans sonrasında Cage’in eleştirilere ilk yorumu şu şekilde olmuştur:
“Bir noktayı kaçırdılar. Sessizlik diye bir şey yoktur. Sessizlik diye düşündükleri şey rastlantısal seslerle doluydu ancak onlar dinlemeyi bilmiyorlardı. Birinci bölüm boyunca dışarıdaki rüzgarın kımıltılarını duyabilirdiniz. İkincide, yağmur taneleri damda pıtırtıya başladı. Üçüncüdeyse insanlar bu kez kendileri konuşmaya, dışarı çıkmaya ve bu sırada türlü, ilginç sesler çıkarmaya başladılar.”