Mısır’lı yönetmen: “Sanat, devrimin ne yapacağını bekliyor”
Dünya geçen yıl Arap Baharı’yla oturdu, Arap Baharı’yla kalktı (!). Mısır ve oradaki 18 gün, dünyayı şaşırtan görüntülere sahne oldu. Peki Tahrir’in, Kahire’nin, Mısır’ın arka sokaklarında neler yaşanıyordu? Ankara Film Festivali’nde özel seçkide yer alan filmler, Mısır’daki halk hareketine mercek tutuyor. Mısır Film Merkezi Başkanı Magdi Ahmet Ali de, festival konuğu olarak Ankara’daydı. Mısırlı yönetmen Ali’nin Mısır’daki halk hareketiyle ilgili dikkat çekici tespitlerini yarına bırakıyoruz. Önce devrim ve sinema… (Nar Sanat Editörü : “Arap Baharı mı, Kapitalim Baharı mı?)
Dünyayı şaşırtan 18 güne ve öncesine; Tahrir’e, İskenderiye’ye; Mısır’ın arka sokaklarında, sorgu odalarında, yoksul mahallelerinde, iktidar kulislerinde, işyerlerinde ve otobüslerinde hayatın nasıl olduğunu anlamak için bu filmleri izlemek gerek.
23. Uluslararası Ankara Fİlm Festivali’nin konuk ülke sineması Mısır’dı. “Ekmek, değişim ve sosyal adalet” başlığıyla sunulan seçkideki 6 film; hem geçen yıl yaşananları hem de halk hareketini hazırlayan koşulları anlattı.
Mısır Film Merkezi’nin Başkanı Magdi (Mecdi) Ahmet Ali de, festival konuğu olarak Ankara’daydı. (film söyleşisi-salon)
Ankara’da gösterilen filmlerin hepsi doğrudan ya da dolaylı olarak halk hareketiyle ilgili olsa da; Mısırlı yönetmen Ali, “Sanatçılar, bundan sonra devrimin ülke için ne yapacağını bekliyor” dedi.
Magdy Ahmet Ali: “Bence devrimin Mısır sineması’na henüz tam anlamıyla bir etkisi olmadı. Mısırlı sinemacılar hala “sinema aracılığıyla ne verebilirim?” diye düşünüyor. Ne olduğu konusunda ufuk açmak için düşünmekte biraz geç kaldılar. Biliyorsunuz devrim hala devam ediyor ve edecek. Sonu olan bir şey değil, devrim tamamlanmadı. Bu yüzden bence sanatın tüm kolları devrimin ülke için ne yapacağını bekliyor.”
Peki Mısır’daki değişim öncesinde sinema ne durumdaydı? Değişim, sinemayı bundan sonra nasıl etkiler?
Mısır Film Merkezi Başkanı yönetmen Ali “Bugünkü iktidar, kendimizi ifade etmemize nereye kadar izin vereceğini bilmiyoruz” dedi.
Ali: “Mısır sineması, her zaman krizdeydi. Bu bir şekilde Arap pazarıyla ilgili. Çünkü filmleri ve tv dizilerini onlar finanse ediyor. Bu yüzden dünyadaki ekonomik krizler; Arap dünyasında, özellikle körfez bölgesi’nde yaşananlar Mısır sinema endüstrisini etkiliyor. Devrimden önce ciddi krizler yaşadık ve bunlar elbette güvenlikle de ilgiliydi. Sinemalar kapandı. Gösterilerin sürdüğü yaklaşık 6 ay boyunca tüm sinemalar kapalıydı. Şimdi bu tür şeyler yaşanmıyor. İnsanlar sinemaya gidiyor yeniden. Sinema endüstrisinin gelişmesi için körfez’in müdahalelerine bir son vermeye, direnmeye çalışıyoruz. Fakat zamana ihtiyacımız var.
SORU: Peki içerik olarak nasıldı sinema? Baskı var mıydı?
Ali: Tabii ki ama farklı bir yolla. Mübarek rejimi özellikle politikaya karşıydı. Seks konusunda fazla sansür yoktu ama politika ve din konusunda gerçekten katı ve muhafazakardık. Elbette toplumun da etkisi vardı bunda. Şimdiki problem ise şu; bugün iktidarda olan müslümanların ne dereceye kadar kendimizi ifade etmemize izin vereceğini bilmiyoruz. Çünkü zafer zamanı bitti. Sanata karşı olan, hayli fanatik söylemleri var. Böyle bir kültürden nefret ediyorlar. Ancak bu kültür, Mısır’ın bir parçası. Bizim sinemamız geçen yüzyılın başında başladı. Tüm bu tarihi iptal edemezler sanırım, o kadar kolay değil.
6 filmlik seçkinin en ilgi çekenlerinden biri, 10 Mısırlı yönetmenin çektiği kısa filmlerden oluşan “18 Gün” adlı yapım. Film, Tahrir Meydanı’na ve onun arka planında yaşananları anlatıyor. Kadını, erkeği, polisi, esnafı, devrimcisi, Mübarek yanlısı, delisi tutuklusu, genci ve yaşlısını Kahire’yi ve aslında tüm Mısır’ı anlatıyor. Kısacası 18 günlük bir zaman diliminde Tahrir Meydanı’ndan koca bir ülkenin portresini çıkarıyor. Film, geçen Mayıs ayında Cannes Film Festivali’ne yetişebilmesi için kısa sürede hazırlanmış. Bu nedenle sinematografik açıdan bazı aksakları olsa da o koşullarda iyi kotarılan bir yapım.
Seçkide yer alan “Tahrir 2011: İyi, Kötü ve Politikacı” ile geçen yıl İstanbul Film Festivali’nde En İyi Yabancı Film seçilen yönetmen Ahmed Abdalla’nın “Mikrofon” adlı filmi de, beyazperde karşısında koltuğunuza mıhlanacağınız Mısır filmlerinden. Yönetmen Muhammed Diab’ın “Kahire 678” adlı filmi de Mısır’da kadına bakış ve cinsel taciz temasına oturan bir çerçevede Mısırlı kadınların Tahrir’de neden direndiği sorularınıza yanıt verecek. Klasik anlatımla hazırlanan filmlerin, Mısır’a özgü bir üslubu yok. Ancak yine de Mısır’da yaşananları dünyaya aktarma işlevini yerine getiriyor.
Kaynak: ulusalkanal.com.tr