100 usta

İstanbul’un 100 sahne sanatçısı

İstanbul sahnelerinin 100 duayeni kitap oldu

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü dolayısıyla kentin kültür hayatına damgasını vuran 100 duayenin yaşam öyküsünü ”İstanbul’un 100 Sahne Sanatçısı” adlı kitapta bir araya getirdi.100 usta

Kültür AŞ’den yapılan açıklamaya göre, ”İstanbul’un 100 Sahne Sanatçısı” isimli eser, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde, ”tiyatro sevdalılarına armağan, sanatçılara saygı duruşu, araştırmacılara ışık olma” amacıyla yayımlandı.

Kitapta, geleneksel tiyatronun Güllü Agop ve Naşit Özcan gibi isimlerinden başlayarak, tiyatro, opera ve bale dallarında şehirdeki kültür hayatına damgasını vuran sanatçıların yaşam öyküleri bir araya getirildi. Şehrin sanat geçmişi açısından önemli bir kaynak özelliği taşıyan kitap, İstanbul sahnelerini süsleyen sanatçıları hatırlamak ve gelecek nesillere tanıtmak amacıyla kaleme alındı.

Çalışmada, yer verilen 70 tiyatro ile 30 opera ve bale sanatçısının bazılarının hayat hikayeleri şöyle: 

– Güllü Agop (1840-1902): Osmanlı döneminin tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Güllü Agop, Türk tiyatrosunun kurucularından sayılıyor. Güllü Agop, Gedikpaşa Tiyatrosu’nda Ahmet Fehim, Ahmet Necip, Muhterem Efendi, Mehmet Vamık gibi ilk Türk tiyatro oyuncularını ve Kel Hamit, Kavuklu Hamdi, İsmail Hakkı Dümbüllü gibi ünlü tuluatçıları yetiştirdi.

– Kavuklu Hamdi (1841-1911): Ramazanda oynanan orta oyununu kapalı yerde ve sahnede de oynayabilmek için oyunların metinlerini sahneye uyarlayarak, ”perdeli orta oyunu” denilen türü ortaya çıkaran Kavuklu Hamdi, son dönemini Eyüp’te kahvecilik yaparak geçirdi ve yoksulluk içinde hayata veda etti.

– Tomas Fasulyeciyan (1843-1901): Osmanlı tiyatrosunun önemli isimlerinden Tomas Fasulyeciyan, kurduğu toplulukla Filibe, Edirne, Çanakkale, Trabzon, Ordu illerini kapsayan uzun bir turneye çıktı. Sanatçı, Türk tiyatro tarihine önemli katkılarda bulundu ve unutulmaz tiratlarıyla tarihe geçti.

       -”Sultan Hamid’i güldüren adam”- 

 – Naşit Özcan (1889-1943): ”Komik-i Şehir” lakabıyla tanınan Türk tiyatrosunun ünlü tuluat ustası Naşit Efendi, ”Sultan Hamid’i bile güldüren adam” olarak da anıldı. Türkiye’de ilk kez tiyatro temsillerinde sessiz film kullanan Naşit Özcan, ”Bir Millet Uyanıyor”, ”Duvaksız Gelin” ve ”Düğün Gecesi” filmlerinde oynadı.

  – Muhsin Ertuğrul (1892-1979): Türkiye’de tiyatro ve sinema alanlarında ilklere imza atan Muhsin Ertuğrul, 1931’de ilk sesli Türk filmi ”İstanbul Sokaklarında”yı çekti. Türk tiyatrosunun Batılı anlamda kurucusu kabul edilen Muhsin Ertuğrul, 82 yaşında Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği’ne atandı. İlerleyen yaşına rağmen Semt Tiyatrosu, Öğle Tiyatrosu ve Gezici Tiyatro gibi çeşitli uygulamalarla yeni bir tiyatro seferberliği başlattı.

– İsmail Hakkı Dümbüllü (1897-1973): Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi, orta oyunu ve tuluat ustası İsmail Hakkı Dümbüllü, 30 yaşına kadar Kel Hasan’ın yanında çalıştı, ardından Şehzadebaşı Tiyatrosu’na geçti. ”Geleneksel Kavuğu” Kel Hasan’dan alan İsmail Hakkı Dümbüllü, bunu Münir Özkul’a devretti. Kel Hasan’dan öğrendiklerini kişiliğiyle birleştirerek oluşturduğu ”Dümbüllü Tarzı”nı hem sahnede hem de perdede sergileyen oyuncu, Nasreddin Hoca ile özdeşleştirildi.

         -İlk kadın sanatçılar- 

– Bedia Muvahhit (1897-1994): Atatürk’ün ”Türk kadını sahneye çıkmalı. Bu sahnemiz için elzemdir” sözleri üzerine tiyatroya başlayan Bedia Muvahhit, 1923’ten emekli olduğu 1975 yılına kadar hep seyirci karşısındaydı. Bedia Muvahhit, yalnız oyuncu olarak değil, oyun yazarlığı ve çevirmenliğiyle de tiyatroya hizmet verdi.

– Afife Jale (1902-1941): 13 Nisan 1919’da açılışı yapılacak Hüseyin Suat’ın ”Yamalar” adlı oyununda, Eliza Binemeciyan’ın Paris’e gitmesi nedeniyle boş kalan ”Emel” rolüyle sahneye çıkan Afife Jale, böylece sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını oldu.

          -Sahnedeki rahatlığına kendisi bile inanamadı- 

Münir Özkul (1925): Münir Özkul, lise öğrencisiyken Bakırköy Halkevi’nde ”Mahçuplar” adlı komedi oyunuyla sahneye çıkarak, amatör oyunculuğa başladı. Gerçek hayatta da oldukça mahcup bir kişiliği olan Özkul, sahnedeki rahatlığına kendisi bile inanamadı. Profesyonel oyunculuğa Ses Tiyatrosu’nda ”Aşk Köprüsü” isimli oyunla başlayan Özkul, 1951’de Küçük Sahne’nin kuruluşuna dahil olarak Muhsin Ertuğrul’la çalışma fırsatı yakaladı. Maaşlı oyunculuğun kendine göre olmadığını anlayan Özkul, 1963-1964 yıllarında tiyatrosunu kurarak, Newyork’ta ”Bir Pazar”, ”General Çöpçatan” ve ”Aşk Aşk Aşk” adlı oyunlarda roller aldı. 1940’lı yılların sonunda tesadüfen film setlerine adım atan Özkul, ”Hababam Sınıfı” serisindeki tatlı sert okul müdürü ”Kel Mahmut” tiplemesiyle ünlendi. Adile Naşit ile oynadıkları filmlerle Türk sinemasının unutulmaz ikililerinden oldular.

– Nejat Uygur (1927): Kısa süre çalıştığı gemide, asker ocağında, evinde, mahallesinde herkesi güldüren ve İsmail Dümbüllü tarafından keşfedilen Uygur, 1949’ta profesyonel hayatına Nejat Uygur Tiyatrosu ile adım attı. Amatör ve profesyonel olarak 60 yıldan fazla süredir tiyatro yapan Nejat Uygur’un 50’den fazla ödülü bulunuyor. Devlet Sanatçısı unvanına sahip sanatçı, 2 kez ABD, 4 kez Avrupa ve 35 yıla yakın da Anadolu turnesi yaptı, yurdun hemen her yanını ekibiyle dolaştı.

-Ödül, ilk kez ”yıldız” olmayan oyuncuya verildi- 

 

   – Adile Naşit (1930-1987): İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun Çocuk Tiyatrosu’na 1944’te giren Adile Naşit, ”Her Şeyden Biraz” adlı oyunla ilk defa profesyonel olarak sahneye çıktı. Sinemaya 1948’de girmesine rağmen oynadığı küçük rollerle yetinmek zorunda kalan sanatçı, 1976’da ”İşte Hayat” adlı filmdeki rolüyle Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ”En iyi kadın oyuncu” ödülünü kazandı. Bu, Türk sinemasında, ”yıldız” olmayan bir başoyuncunun kazandığı ilk ödül olarak tarihe geçti. Adile Naşit, ”Hababam Sınıfı” serisindeki Hafize Ana rolü ve Münir Özkul ile oynadıkları aile komedilerindeki iyi yürekli, sevimli anne, teyze rolleriyle Türk sinemasının unutulmaz isimleri arasına girdi.

   – Gazanfer Özcan (1931-2009): Lise yıllarında oynadığı ”Hisse-i Şayia” adlı oyundaki Bican Efendi rolüyle tiyatroyla tanışan Özcan, Şehir Tiyatroları Çocuk Bölümü’nde profesyonel oyunculuğuna başladı. Özcan, 1962 yılına kadar devam ettiği Şehir Tiyatroları’ndan eşiyle kurdukları Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu sebebiyle ayrıldı.

         -Yıldız Kenter, hala sahnelerde- 

         – Yıldız Kenter (1928): Kenter, 1948’de Shakespeare’in ”On İkinci Gece” adlı eseriyle Ankara Devlet Tiyatrosu’nda profesyonel oyunculuğa başladı. Yıldız Kenter, kardeşi Müşfik Kenter ve eşi Şükran Güngör ile 1960’da Site Tiyatrosu’nu kurdu. Tiyatro, adını iki yıl sonra Kenter Tiyatrosu olarak değiştirdi. Yıldız Kenter ilerleyen yaşına rağmen kendinden çok daha genç oyuncuların oynamaya cesaret dahi edemediği tek kişilik oyunlar ”Ben Anadolu”, ”Alyoşa” ve ailesinin tarihini konu edinerek yazdığı ”Hep Aşk Vardı” ve son olarak ”Kraliçe Lear” ile izleyenlerin beğenisini kazanmaya devam ediyor. 

   -Sururi’nin ünlü makyajının sırrı- 

 – Gülriz Sururi (1929): Çocukken tanıştığı sahnelere ilk kez 1942’de İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümü’nde ”Şeytan” adlı oyunun başrolünde çıkan sanatçı, çeşitli tiyatrolarda çalıştı. Sururi’nin modaya dönüşen ünlü makyajını yapmasına, 1957’de geçirdiği göz hastalığı sonucu sağ gözünün şiş kalması neden oldu.

  – Erol Günaydın (1933-2012): Günaydın, ilk kez Galatasaray Lisesi öğrencisiyken sahneye çıktı. Lise bitince Devlet Tiyatrosu’na katılan sanatçı, Münir Özkul ile  geleneksel tiyatro yapmaya karar verdi. Tiyatroların bir bir kapanması sonucu ekonomik sıkıntılar yaşayan ve seslendirme yapmaya başlayan Günaydın, sevilen çizgi film kahramanı Ayı Yogi’yi uzun yıllar seslendirdi. Birçok dizi ve filmde rol alan ve 2012’de vefat eden sanatçı, meddahlık geleneğinin son temsilcisi olarak tarihe geçti.