ilkbahar-ekinoksu

İlkbahar Ekinoksu

ilkbahar-ekinoksu

İlkbahar ekinoksu bu kez google doodle oldu.

İlkbahar ekinoksu nedir?

İlkbahar ekinoksu yılda iki kez yaşanan gece-gündüz eşitliğinden biri olarak bize baharın gelişini ve kışın bitişini hatırlatır, yaz mevsiminin de ön habercisidir. Çoğu mevsimsel veya astrolojik döngüde olduğu gibi, ekinoks zamanları da çeşitli toplumlarca tarih boyunca kutlanmış ve bu günler özel kabul edilmiştir. Bu bakımdan sadece göksel hareketle özetlenebilecek bir olay da değildir çünkü etkilerini ve buna verilen sembolik değer üzerinden gelişen gelenek ve yaşantıları bugünkü modern hayatımızın içinde de bulmamız pekala mümkündür. Gerçekten de aslen bu tarihler pek de öyle yaşamımızın dışında veya spiritüel bir çerçeve içerisine hapsolmuş değillerdir, tersine içinde yaşadığımız dünya ve toplumsal düzen içerisinde hayli etkin ve yaşamımızın içindedirler, sadece dikkat atfetmediğimiz sürece farkına varamayacağımız bir şekilde bilincimizde yer alırlar.

Aslen “yıl çarkı” diye de geçen senelik mevsimsel döngü ve aylık “ay döngüsü” insan hayatında bilinçli veya bilinçsiz şekilde etkindir, bunun izlerine en basitinden modern söylem içerisinde “kış depresyonu” veya “bahar krizi” tarzı beylik başlıklardan reklam ve kültürel etkileşim gibi birbiriyle alakasız görünen farklı alanlarda da rastlayabiliriz.

Modern insanın şehir yaşantısının gereklilikleri içerisinde bu gibi doğal işleyişlerin farklındalığından kopmuş olması, bir yerde kişinin kendi birey veya beden bütünlüğü algısına da etki etmektedir zira sembolik düzlemde ve kültürel örüntülerde bu ikisi arasında daima yakın bir ilişki kurulmuş ve bu ilişki üzerinden pek çok olgu hayatımızda yer etmiştir. Bu konudaki görüşleri; eski toplumların tarım veya göçebelik örgütlenmelerine dek götürmek mümkündür, ancak endüstriyel toplumun bir yüzyıl gibi kısa bir sürede -insanın “uygarlık” sürecinde ele alırsak- insan hayatında yaptığı büyük değişiklik bir yerde bunun uyum sorunlarını da beraberinde getirmiştir, şu anda modern hayata dair karşılaşılan sorunlar açısından aşağıda açıklanacak olan mevsimsel bazı değişimlere bağlı olarak gelişen kültürel, sosyolojik veya sadece bireye ait tutumlar bu uyum sorunlarının pek tabii ki tamamına yönelik bir çözüm olamasa bile, belirli düzeyde bir farkındalık sağlayabilir ve kişiye farklı bir bakış açısı sunabilir. Elbette ki paganizm, ezoterizm veya diğer alternatif pratiklerle ilgilenenler de bu konuya kendi bilgi birikimlerinden bakabilir ve faydalanabilirler.

İlkbahar ekinoksu, güneş takviminde gün-tün eşitliği diye de bilinen özel bir zamanı belirtir. Özellikle Akdeniz kuşağı olarak bilinen ve bugünkü batı anlayışının temellerini de oluşturan kültür dairesi içinde ekinokslar tarihsel dönemler boyunca gözlemlenmiş ve çeşitli dini seremoniler bugünlerde gerçekleştirilmiştir. Tarım toplulukları yakıştırmasına karşın, ekinoks kutlamaları eski göçebe Türk toplumunda Orta Asya’dan beri süregelen bir gelenektir ve hepimizin yakından bildiği gibi “Nevruz” adı altında çeşitli törenler ve şenlikler düzenlenir.

“Nevruz” , “yeni gün” anlamına gelir ve eski takvimlerde yılbaşı olarak görülür, ayrıca bugün güneş  zodyak kuşağının ilk burcu olan “koç” burcuna girer. Bazı araştırmacılarca “nevruz” kutlamalarının başlangıcı “Zerdüştlük”e atfedilse de -muhtemelern ateş sembolüne olan yakıştırmadan dolayı- , aslen Orta Asya’nın çok daha eskiye dayanan şamanik ve animistik sisteminde de ekinoks tarihlerinin önemli olduğunu görürüz. Örneğin günümüze değin neredeyse hiç değişmemiş olan Buryat şamanizminde ekinoks ve ay döngüleri ile bunun içerisinde yeralan ekinoks eşitliği büyük önem taşıyan bir gündür. Esasen Asya ve Avrupa farketmeksizin çok büyük bir coğrafyada tarih boyunca değer atfedilen ilkbahar ekinoks günü, ilk nerede ne şekilde ortaya çıktı tarzı köken arayışından çok kültürel ve uygulama zenginliği içerisinde değerlendirilirse bize konu hakkında daha büyük bir kavrayış sunar çünkü her kültürde kendine özgü bir şekilde evrilmiş ve yaşanmıştır.

Kabul edilen eski türk takviminde ilkbahar ekinoksu, yılbaşına denk düşer ve çeşitli Orta Asya türk topluluklarında “Boz Ay” diye de adlandırılan “mart” ayının 4 çarşambası farklı şekillerde kutlanır, zira bu dört günün herbirinde doğanın 4 elementi olan toprak, ateş, hava ve suyun uyandığı kabul edilir. Benzer şekilde, İrlanda kelt geleneğinde de ekinoks öncesi 4 sayısına verilen sembolizm üzerinden şenlikler yapılır ve amaç yine doğanın dört elementinin uyanmasını kutlamaktır. Burada ayrıca “tamamlanma” üzerinden ritüel anlamına odaklanmak da mümkündür.

İlkbahar Ekinoksunun günümüzde de devam eden başlıca özelliği olan ateşin üzerinden atlama veya ateş yakma ritüeli, Asya’dan Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya kadar çok geniş bir coğrafyada gözlenen ortak bir temadır. Ateş’in arınma ve yenilenme olarak yorumlanışı, baharın gelişiyle birlikte doğanın canlanışını açıklamaya yönelik olabileceği gibi, bu tarihten sonra günlerin uzamasıyla da ilişkili olarak “güneş” sembolü anlamını da taşır. Ancak, burada tipik monoteist ikilik üzerinden bakmamaya dikkat edilmelidir. Doğanın ve toprağın canlanışı üzerinden ekinoks tarihi ayrıca bir bereket festivalidir ve ateş burada “yaşam özü” olarak da ele alınabilir. Örneğin Anadolu’daki Kibele/”Matar Kubileya” kültünde, -tanrıçanın rahiplerine “Attis” sanı verilir- daha sonra Roma’da yaygınlaşıp “Kibele ve Attis”e dönüşecek şenlik ilkbahar ekinoksunda kutlanır, ateşler tanrıçanın kutsal alanında -bugün Vatikan’ın olduğu yer-  yakılırdı, anlamı da yine bereket ve yaşamın çoğalışı üzerineydi.

Akdeniz ve Avrupa geleneklerine bakıldığında da durumun farklı olmadığını görürüz. Günümüzde, hristiyanlığın kabul ettiği bir yortu olan paskalya (easter) -ekinoks sonrası dolunayın arkasından gelen ilk pazar, ki nedenlerini tartışacağız.- ve katolik kilisesince ayinler arasında sayılarak 25 martta kutlanan “Meryem’e Muştulama” -Meryem’e Cebrail tarafından “kutsal çocuğa” gebe olduğunun bildirilmesi- seremonilerinin ardında ekinoksta kutlanan pagan şenlikler vardır.

Paskalya geleneğine bakıldığına karşımıza iki önemli nokta çıkar. Katolik geleneğinde paskalya İsa’nın dirilişinin kutlanmasıdır. Paskalya haftasında İsa’nın çarmıha gerilişi ve ölümünün yası tutulur  (belirlenen pazar gününden önceki cuma “good friday” İsa’nın çarmıhta öldüğü gündür) , ta ki ölümünden üç gün sonra -Pazar günü- yeniden göğe yükselip cennete gidene dek, bu arada İsa’nın yeraltında “karanlıkla” savaştığına ve ışığın geri  getirilip galip olmasına sebebiyet verdiğine inanılır. (üç gün aralığı ay takviminin geleneksel öğelerindendir ki ay döngüsünü dışlama çabası hiçbir zaman tam olarak başarılamamıştır.)

Bu noktada, eski pagan inançlarına bakar ve mevsimsel döngüyü ve bunun etrafında örülen mitleri hatırlarsak; 21 aralık yani en uzun gecenin yaşandığı günde tanrı yeraltından yeniden doğarak yeryüzüne çıkar, hristiyanlık tarafından 25 martta kutlanan muştumala yortusu ve paskalya bu bakımdan ilginçtir zira eski bereket şenliğini aynen devralmıştır. Pagan  inancın mitlerine göre, 21 mart ekinoks tarihinde tanrıça oğul-sevgili (son-lover) olan ardılı eril tanrıyla birleşir ve doğa canlanır, bereket ve yaşam gelir. Bundan “dokuz ay” sonrasına denk gelen 21 aralıktaysa tanrıçanın rahminden bu oğul ve sevgili olan tanrıyla birleşmesinden oluşan -daha öncesinde ölerek yeraltına inen- yeni tanrı-oğul doğar. Bu miti aynen devralan hristiyanlıkta da; İsa’nın doğumu, Meryem’e bildirilmesinden “dokuz  ay” sonradır. Aynı şekilde, aslında üç gün  sonrasında ayın yükselişiyle ışığı getiren ve yeraltından yaşamı taşıyan da tanrıçanın kendisidir, tektanrılı dinlerin karanlık-aydınlık iyi-kötü ayrımı ve buna eklediği “kahraman” tipi monoteizmin gelişmesiyle ve gerçek mitin çarpıtılmasıyla oluşturulmuştur.

Ekinoks, solar -güneşe ait- bir özellik taşısa da ay takvimiyle de doğrudan ilintilidir. Kuzey Avrupa’da Tötonik bir tanrıça olan Eostre, ilkbahar ekinoksuyla alakalıdır ve paskalya anlamına gelen “easter” kelimesinin kökeni bu tanrıçanın adına dayanır.(Ayrıca hoş bir ayrıntı olarak, Mike Nichols bize dişilik hormonu olan östrojen/estrogen in adının da buradan geldiğini hatırlatır.) Tanrıça Eostre ya da Ostara’nın sembolü tavşan ve yumurtadır. -yine paskalya sembolleri- Tavşan verimliliği ve bereketi temsil eder -belki direk doğayı gözlem yoluyla çok hızlı ürediği için!- ve yumurta da ekinoksa atfedilen eril ve dişil birleşmeden “yaşam” oluşturan, içinde hayatın özünü barındıran “kozmik yumurtadır”. Günümüzde yanlış olarak “bahar tanrıçası” gibi bir adla anılsa da Eostre aslen bir ay tanrıçasıdır ve şenliği de ekinoks civarına denk gelen dolunayda yapılır. Ekinoks ve dolunayın üç gün öncesi ve üç gün sonrasının kutsal oluşu, ayrıca yapılan şenliğin iç gün sürmesi yine ay takvimince ay döngüsünü uyarıca ayarlanır. Tek tanrılı dinin gelmesiyle birlikte ay takvimi yok sayılmış ve sadece güneş odaklı bir anlayış getirilmeye çalışılınmıştır ancak günümüzde farklı adlar taşıda da ay takvimi halen belirleyicidir. (Yukarıda bahsedildiği üzere, takvim gereği paskalya pazarı dolunaya denk gelirse, paskalya bir sonraki pazara ertelenir!)

Günümüz paganizminin devraldığı eski geleneklerde,  kuzey Avrupa’da uygulanan şekliyle tanrıça ve tanrının birleşmesi şenliği, coğrafi özellikler dolayısıyla yani baharın yukarı enlemlere daha geç gelişiyle birlikte daha geç bir tarihe denk gelir ki 30 nisana rast gelen bu şenlik dört ana kelt şenliğinden biri olan “Beltane”dir ve yüce evlilik ritüeli olan “hieros gamos” -ya da “great rite”- bugüne özgü, sembolik veya aktif olarak gerçekleştirilebilen bir ritüeldir. Bu ritüel aslen tanrıçayı temsil eden bir kutsal rahibe ve eril unsuru temsilen seçilen bir erkek arasında gerçekleştirilir, cinselliğin kutsal olduğu ve bir ibadet amacı taşıdığı eski pagan inancının uygulamasını yansıtır.

Yine günümüz paganizminin bir kolu olan Wicca’da ve diğer bazı kuzey Avrupa pagan geleneklerinde, bu coğrafi farklılık ve mevsimsel yaşayış dolayısıyla ekinoks ve solstisler kuzey geleneklerince “lesser”-daha düşük- sabbat’lar olarak adlandırılırlar ki bu Akdeniz kuşağında yaşayan paganlar ve pagan gelenekleri için gereksiz  bir ayrımdır. Esasen ilkbahar ekinoksu, Wicca’daki dört temel “quarter day” den biridir. (Cross quarter day denilen ve “greater” olarak adlandırılan şenliklerse ekinoks ve solstisler arasında kalan şenliklerdir  ve astrolojik olarak kayma gösterirler, coğrafi konumları düşünüldüğünde kuzey geleneklerinin neden bu ayrımı yaptıkları anlaşılabilir ancak bu geneli kapsamaz.) Margaret Murray’i referans alan bazı  gelenekçiler ekinoks ve solstisler kuzeyde hiçbir zaman tam olarak gözlenemediği ve bu gelenek daha sonra göçen “solar” odaklı yerleşimciler tarafından kuzeye getirildiği için aslen kendi uygulamalarında varolmadığını iddia ederler, oysa neolitik çağ yerleşmelerinden bu tarihlerin oldukça başarılı şekilde gözlemlenip hesaplandığını biliyoruz. Bu bazen yoğun tartışmalara neden olabilen bir konu olmakla birlikte -Murray’in referans alınması vs. de keza- , uygulamanın bütünü değişmemektedir.

Sonuç itibariyle ilkbahar ekinoksu, gerek inanan kişilerce kutlanması gerek merak edenlerce araştırılması oldukça kapsamlı bir konudur. Bunların dışında en basitinden doğayla bağlantı kurmak veya doğal döngülerin farkındalığına erişerek benlik ve çevre hakkında fikir edinmek, bu bilgelik hakkında daha fazla fikir sahibi olmak için de oldukça iyi bir başlangıç sayılabilir, ne de olsa bahar ve ekinoks sonsuz başlangıç zamanıdır…

Kaynak : Bakırköy Gazetesi