Resimleri sembolizmle yüklü olduğu için Frida Kahlo’nun bir sürrealist olduğu söyleniyordu. Ancak Kahlo, rüyalarından çok kişisel gerçekliğini tuvale aktardığı için sürrealist olmadığını ifade ediyordu. Yaşamının büyük bir kısmını sağlık sorunlarıyla mücadele ederek geçiren Kahlo’nun kişisel gerçekliği acılarla doluydu. Aynı şekilde duygusal acıya da hiç yabancı değildi. Pek çok aşk yaşayan Frida Kahlo’nun sevgililerinden biri de Rus devrimci Lev Troçki’ydi. Kahlo’nun, kocası Diego Rivera ile arasında hayli inişli çıkışlı, tutkulu bir ilişki vardı ve pek çok kısa süreli ayrılık yaşadılar.
1939’da çift boşandı ama kısa süre sonra tekrar birlikte olmaya başladılar. Ertesi yıl çift yeniden evlendi ve Frida Kahlo bu resmi yaptı. Aynı yıl Troçki bir suikaste uğradı ve öldürüldü. Sanatçı, hiç dinmeyen fiziksel ağrılarını ve yaşadığı psikolojik sancıları,resimlerdeki sembolik öğelerle ortaya koyuyordu. Acılarla geçen yaşamına rağmen Frida Kahlo’nun kişiliği ilha vericiydi.
Devrimin ardından bir kimlik inşa etme sürecine girilen Meksika’da aktif siyasi roller üstlendi. Yarı Avrupalı yarı kızılderili kökeni yüzünden Frida Kahlo kendini melez Meksikalı anlamına elen “mestiza” olarak tanımlıyordu. Kolomb öncesi halk sanatına ve Hristiyan imgelerine ilgi duyan ressam, Dikenli Kolye, Otoportre ve Sinekkuşu adlı bu resimde kendini İsa ile bir Aztek tanrıçasının karışımı şekline betimleyerek hem kurban hem de her şeye gücü yeten bir kadın olduğunu vurguluyordu.
KAYNAKÇA:Sanatın Tüm Öyküsü