Film maratonu başladı
200’den fazla filmin gösterileceği 31. Uluslararası İstanbul Film Festivali, dün akşam düzenlenen törenle başladı. Törende, Sevin Okyay, Ali Özgentürk, Ayşen Gruda, Halit Akçatepe ve Terence Davies’e Sinema Onur Ödülü verildi
İstanbul’un muhtelif yerlerinde afişler göreceksiniz: Bir film bileti fotoğrafının yanında ‘Değeri Büyük’ yazısı var afişlerde. Bahsedilen değer, İstanbul Film Festivali’nin 30 yılda oluşturduğu bir sinema kültürü aslında. Bu kültür, her geçen yıl daha bir kök salarak, kapsamını genişleterek devam ediyor. İKSV’nin düzenlediği 31. Uluslararası İstanbul Film Festivali dün Lütfi Kırdar’da düzenlenen törenle başladı. Festivalin şimdilerde kapalı olan ana sineması Emek’in hatırlatılmasıyla başladı tören. Sunucu Memet Ali Alabora’nın “Emek Sineması’nın olduğu yerde, ‘moving’ yapılmadan korunması hepimizin en büyük temennisi” demesiyle salonda alkış kıyamet koptu. Törende, festivaldeki bölümler ve filmlerin tanıtılmasının ardından geçen yıl kaybedilen sinemacılar da anıldı. Oscar töreninde anılmayan dünya sinemasının büyük ustası Theo Angelopoulos, Lütfi Akad, Yusuf Kurçenli gibi sinemacılar tek tek hatırlatıldı. Hüseyin Baş ile Paşa Gündoğdu’nun yeni vefat ettiğini de bu esnada öğrendik.
SİNEMA YAZARLARINA ÖVGÜ
Bu haberlerin ardından Sinema Onur Ödülleri’nin takdim edilmesine geçildi. İlk ödül, Türkiye’nin ilk kadın sinema yazarı Sevin Okyay’a verildi. Ödülü veren yazar Murathan Mungan, “Sinema yazarları sinemanın görünmez, saklı kahramanlarıdır. Seyrettiğimiz filmleri görmemizi, algılamamızı sağlarlar” diyerek Okyay nezdinde tüm sinema yazarlarını onurlandırdı. İkinci ödül ise Müjdat Gezen elinden yönetmen Ali Özgentürk’e verildi. Ali Özgentürk’ün duygu dolu, manalı ve uyarıcı konuşması salondan alkış aldı. “Bu festival kurtarılmış bir adadır” diyen Özgentürk, bu tür adaların Türkiye’de çoğalması temennisinde bulundu. Türk sinemasının iki unutulmaz oyuncusu Halit Akçatepe ve Ayşen Gruda Sinema Onur Ödülleri’ni birçok filmde beraber rol aldıkları Tarık Akan’ın elinden aldı. Ayşen Gruda, “Oyuncu olmak istemedim, okumak istedim. Babam öldü. Çalışmak zorundaydım. O sırada ablam, ‘bir oyunda hizmetçi kız rolü var. Oynar mısın?’ dedi. O gün bugündür oynuyorum. Bu işin okulunu okumadım ama işi ustalarından öğrendim” diyerek mutluluğunu seyircilerle paylaştı. Bu yılın Onur Konuğu ise ünlü yönetmen Terence Davies’di. Ödül almak için sahneye çıkan Davies, İstanbul’a gelen pek çok yabancı sanatçı gibi şehre iltifatlar yağdırdı ve ödül için teşekkür etti. Terence Davies’in konuşmasında “Bizans’a geldim” demesi salonda espri konusu oldu: ‘Hazır Fetih 1453 filmi vizyondayken, Davies filmi izleyese ya…’ esprisi küçük çaplı gülüşmelere neden oldu. Festivalin açılış törenin ardından söz sırası şimdi sinemaseverlerde. Onlar, 15 günlük maratonun elden geldiğince tadını çıkaracak. Festivalin kalbin yine Beyoğlu’nda atacak. Beyoğlu’nda filmler, Atlas, Fitaş, Beyoğlu sinemaları ve Pera Müzesi’nde gösteriliyor. Nişantaşı’nda ise CityLife (City’s) sinemasında festival filmleri izlenebilir. Anadolu Yakası’nda festivalcilerin tek adresi Kadıköy Rexx Sineması.
FESTİVALİN İLK GÜNÜNDE NE İZLEMELİ
Festival ilk günden yoğun bir programla başlıyor. Komedi arayanlar için 11.00 seansında Norveçli yönetmen Ole Endresen’in Körling Kralı filmi var. 13.30’da ise dün akşam festivalde Sinema Onur Ödülü alan yönetmen Terence Davis’in Aşkın Karanlık Yüzü filminin gösterileceğini hatırlatalım. 16.00’da Slava Ross’un yönettiği Sibirya, Monamur filmi izlenebilir. Film, Sibirya’daki ıssız buz çölü Monamur’da yaşayan yaşlı bir adam ve torununun evlerine iki eşkıya baskın yaptıktan sonra yaşananları anlatıyor. 19.00’da Kadıköy Rexx Sineması’nda Malgowska Szumowska’nın yönettiği Juliette Binoche’un başrolünde oynadığı Kadınlar tavsiye edilir. 2011 Venedik Altın Aslan ödüllü Alexander Sokurov’un Goethe’nin klasik romanından uyarladığı Faust Atlas Sineması’nda 21.30’da gösterilecek. 24 Ocak’ta vefat eden usta yönetmen Theo Angelopoulos ‘un başyapıtlarından Kumpanya, 21.30’da Fitaş’ta olacak. Nişantaşı City’s sinemasında ise 21.30’da emekliliklerini Hindistan’da geçirmeye karar veren bir grup İngiliz’in maceralarını anlatan Marigold Oteli‘nde filmi var.
EMEK’TE BAKAN’IN RİCASI DİKKATE ALINMAMIŞ!
Bir festival daha Emek’siz başlıyor. Bunun için sinemaseverlerin bir burukluk yaşadığını belirtelim. Peki Emek Sineması’nda son durum nedir? Dün Emek Sineması’yla ilgili Kamer İnşaat, SİYAD üyesi sinema yazarlarına yönelik bir bilgilendirme toplantısı düzenledi. SİYAD Yönetim Kurulu bu toplantıya katılmayacaklarını ilan etmişti, üyeler de toplantıya katılmadı. Toplantıda da gazeteciler ve Emeksever vardı. Hararetli geçen toplantı da Kamer İnşaat’ın sahibi Levent Eyüpoğlu, Emek Sineması ile ilgili bilgi verdi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın SABAH’a yaptığı “Mümkün olduğu kadarıyla tartışmaları azaltacak, Emek’i özgün dokusuyla ortaya çıkaracak olan bazı yeni gayretlerde bulunmalarını rica ettim arkadaşlardan. (Kamer İnşaat yetkilileri)” açıklamadan dolayı Levent Eyüboğlu’na bu teklife karşı yaklaşımlarını sorduk. Eyüboğlu “Projede bir değişiklik yapmak çok zor. Yasa ve hukuksal prosedürler nedeniyle mümkün gözükmüyor” dedi. Ama birtakım yeni gelişmeler de sözkonusu. Mesela Emek Sineması ile aynı katta bir tiyatro binasının da yapılması plana dahil edilmiş. Ayrıca yeni yapılacak yapı dördüncü katına taşınacak. Emek Sineması’nın kontrolünü üstlenecek bir vakfın kurulması da yeni planlar dahilinde. Lakin bütün bunlara rağmen Kamer İnşaat’ten Levent Eyüboğlu, Emek Sineması’nın taşınarak korunması yönündeki ısrarından vazgeçmiyor. Bunun, Emek Sineması’nın yıllarca kendi kendini var etmesi yönündeki en doğru yol olduğu düşünüyor. Bu konuda ise kamuoyu ikna edilmiş değil. Emek’in yerinde korunarak da varlığını sürdürmesi mümkün olduğu biliniyor.