Yönetmen Alp Zeki Heper’in Danıştay tarafından yasaklandığı için 46 yıldır gün ışığına çıkmayan “Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri” adlı filminin gösterimine ailesinin bir ferdinin onay vermemesi nedeniyle, Ankara Uluslararası Film Festivali’nin programından çıkarıldığı belirtildi.
23. Ankara Uluslararası Film Festivalini düzenleyen Dünya Kitle İletişimi Vakfı’ndan yapılan açıklamada, 1984 yılında hayatını kaybeden Alp Zeki Heper’in, Danıştaytarafından yurtiçi ve yurtdışında gösterimi yasaklanan “Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri” filminin seyirciyle buluşması için gerekli izinler için görüşmeler yapıldığı ifade edildi.
Heper’in eşi ile kızına ulaşıldığı ve filmin onların izniyle festivalin özel gösterimi için programa alındığının aktarıldığı açıklamada, filmin 46 yıl önce Heper tarafından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi arşivinde saklanması için Prof. Sami Şekeroğlu’na verildiği kaydedildi. Filmle ilgili tasarrufun Şekeroğlu’nun emekli olmasının ardından üniversiteye geçtiğine yer verilen açıklamada, şöyle denildi:
“Ankara Uluslararası Film Festivali olarak Heper ailesinin, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema TV Merkezi yetkilileri ile bağlantıya geçmesini sağladık. Aile adına Alp Zeki Heper’in kızı Fatoş Heper’in, filmin festivalde gösterimi için gerekli izni verdiklerini Sinema TV Merkezi yetkililerine bildirmesinin ardından filmin gösterim kopyası hazırlandı.
Ankara Uluslararası Film Festivali’nde özel izinle gösteriminin gerçekleştirileceği bilgisini basınla paylaştığımız ‘Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri’ filmini sinemaseverlerle buluşturmanın heyecanını yaşarken, Heper ailesinin fertlerinden birinin filmin gösterimine rızası olmadığını öğrendik. Hem Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema-TV Merkezi’ni, hem de Ankara Uluslararası Film Festivali olarak bizi zor durumda bırakan bu gelişme karşısında Alp Zeki Heper’in anısına saygısızlık etmeyerek bu durumu yargı konusu yapmamak adına filmi üzülerek programdan çıkarıyoruz. Tasarrufumuz dışında gelişen bu değişiklikten dolayı, heyecanımızı paylaşan tüm sinemaseverlerden özür diliyoruz.”
Festivalde bu filmin yerine Batı Sineması’nda 19 Mart’taki saat 21.30 seansında Ruhi Karadağ’ın “Simurg”, 20 Mart’taki aynı seansta İsa Yıldız’ın “Memleket Meselesi” filmlerinin izleyiciyle buluşacağı bildirildi.
Filme bilet alanlara iade işlemleri ile ilgili bilginin Ankara Uluslararası Film Festivali ve mybilet internet sayfalarından duyurulacağı kaydedildi.
İlk Yapılan Açıklama şu şekildeydi:
(http://www.milliyet.com.tr ‘den alıntıdı )
“1939 doğumlu Alp Zeki Heper, Fransa’da sinema okuduktan sonra 1960’larda uluslararası başarı elden eden iki kısa film yönetti. Türkiye’ye döndükten sonra Lütfi Akad’ın yönetmen yardımcılığını üstlenen Heper, 27 yaşındayken, 1966’da çektiği ilk uzun metrajlı filmi “Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri”yle sansürle tanıştı. Soyut bir aşk hikayesi anlatan, başrollerini Ayfer Feray, Engin Cezzar’ın kız kardeşi Mine Cezzar, Marliese Schneiderhan ve Halil Türkmen’in paylaştıkları film, dönemin ‘Film Komisyon Kontrol Kurulu’ tarafından ‘müstehcen’ bulunduğu için Danıştaytarafından yasaklandı.
‘Aşka karşı tutumdur müstehcen olan’
Yönetmen konuyla ilgili bir röportajında “Aşk hiçbir zaman müstehcen olmamıştır. Aşka karşı tutumdur müstehcen olan… Özgürlükle baskıyı, şiddeti, işkenceyi karşı karşıya getirmeye çalışmıştım. Anılarla ilgili zor anlatımlı olan bir filmdi. Sevginin, tutkunun, işkenceyi, baskıyı yok etmesini dilemiştim. Özgürlüğün delice bir sevgi olduğunu düşünüyordum. Öyle simgelemeye çalışıyordum özgürlüğü. Müstehcenlikle suçlandım. En sonunda yazan, yöneten, kurgulayan, görüntüleyen, oynayan, yapımcı ve seyirci de olabilirim. Yani tek başıma da izlemek zorunda kalabilirim filmlerimi…” demişti.
İşte o film, “Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri”, Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından 15 -22 Mart tarihleri arasında, 23. kez düzenlenecek Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Mimar SinanGüzel Sanatlar Üniversitesi’nin katkıları, Heper ailesinin izni ve desteğiyle 46 yıl sonra Türkiye’de ilk kez gösterilecek. Film, festival kapsamında 19 ve 20 Mart tarihlerinde saat 21.30’da Batı Sinemaları’nda seyirciyle buluşacak.
‘Vasiyetimdir, göstermeyeceksin’
Heper, filmin tek kopyasını Mimar Sinan Sinema-TV Merkezi’nin kurucusu Prof. Sami Şekeroğlu’na teslim etmişti. Şekeroğlu, Ankara Film Festivali için kaleme aldığı yazıda o günleri şöyle anlatıyor:
“‘Bunu sana hediye ediyorum. Ama söz ver hiç kimseye göstermeyeceksin’ dedi. Biraz yumuşatmaya çalıştım ama ikna edemedim. ‘Ömrüm boyunca sana güvendim. Vasiyetimdir, göstermeyeceksin’dedi. Onu kaybettiğimizi duyduğumda çok üzülmüş ve onun için bir gösteri yapmayı arzulamıştım. Ama söz vermiştim, filmi göstermem doğru olmaz diye vazgeçtim. Araştırmacılar ve kızı hariç hiç kimseye göstermedim.”
Emekli olduktan sonra filmi Mimar Sinan Üniversitesi’ne veren Şekeroğlu, festivalin talebi ve Heper ailesinin izni ile filmin gösterileceğini belirtti.
3 yılda çektiği 4 uzun metrajlı filmin ardından sinemayı bırakan Heper, 1984’te deri kanseri nedeniyle öldü.
Filmin gösterim tarihi: 19 & 20 Mart 2012 Saat: 21:30
Yönetmen Alp Zeki Sezer hakkında Kısa Bilgi:
Eğitimi ve sinemaya başlaması
Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra, önce hukuk öğrenimi için Cenevre’ye gitti. Bir yıl sonra okulu bırakarak Fransa’ya geçti. Burada Paris Yüksek Sinema Enstitüsü ‘nü (Institut des Hautes Etudes Cinématographiques – IDHEC) bitirdi. Okulun en başarılı yönetmeni seçildi. Paris’te kısa film çalışmalarına başladı. Bir Kadın ve Şafak isimli iki kısa film çekti. 1963’te Bir Kadın ‘la IDHEC, Şafak‘la ise hem IDHEC hem Avusturya Kültür Bakanlığı En İyi Film ödülünü aldı. Her iki film de, 2006’da 17. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde gösterildi.
Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri ve diğer filmleri
Türkiye’ye döndü ve Lütfü Akad’ın yanında yönetmen yardımcısı olarak çalışmaya başladı. 1966’da kendi sinema prodüksiyon şirketini kurdu ve yapımcı yönetmen olarak çalışmaya başladı. Aynı yıl ilk filmi Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri’ni yönetti. Fransa’da öğrendiği sinema dilini kullandığı, soyut bir aşk hikâyesini şiirsel görüntülerle anlattığı bu filmde amatör oyunculara yer verdi. Film, dönemin yönetmen ve eleştirmenlerinden ilgi gördü. Buñuel etkileri taşıyan ve karakterlerin cinsel bunalımlarına odaklanan Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri, film kontrol komisyonu tarafından müstehcen bulunaraksansürlendi. Film ayrıca, Danıştay tarafından sansürlenen ilk film oldu. Heper, bu yasaklara karşı tepkisini bir gazete ropörtajında, “Aşk hiçbir zaman müstehcen olmamıştır. Aşka karşı tutumdur müstehcen olan.” sözleriyle ortaya koydu. 2. Antalya Altın Portakal Film Festivaline katılan ancak seyirci karşısına çıkarılamayan film, yalnızca özel gösterimlerde izlenebildi. Genel olarak görüntüleri açısından estetik bulunurken, yabancılaşmayı anlatan içeriği fazla ilgi görmedi. Sonraki dönemlerde de seyirci karşısına çıkarılmadığından, sadece sinema arşivlerinde bulunan ve merak edilen bir film olarak kaldı.
İlk filmiyle ilgili yaşadığı bu olumsuzlukların ardından Adana’ya giderek bir süre kayınpederinin çiftliğinde yaşadı, sonra İstanbul’a döndü. Sinema çalışmalarına devam eden Heper, 1967’de toplumsal taşlama türüne dahil edilebilecek filmi Dolmuş Şoförü’nü yönetti. Bu kez, iki yıldız oyuncu olan Fatma Girik ve İzzet Günay’la çalıştı. Buna rağmen film ticari başarı elde edemedi. 1968’de yine bir yıldız oyuncuyu, Cüneyt Arkın’ı başrolünde oynattığı nispeten ticari bir film sayılabilecek Eşkıya Halil/Haydutu çekti. Bu filmle, ilk kez bir filmi gösterim ve dağıtım şansı bulmuş oldu. Aynı yıl Doğu-Batı çatışmasını konu alan ve Fikret Hakan’ın başrolde oynadığı son filmi Kara Battal’ın Acısı ‘nı çekti. Film, Bizans Kalesinin onarımında çalışan bir Rum genç kızı öldürmekle suçlanıp haksız yere idam edilen Türk delikanlının öyküsünü anlatır.
Sinemayı bırakması ve ölümü
Sinema anlayışını, “En sonunda yazan, yöneten, kurgulayan, görüntüleyen, oynayan, yapımcı ve seyirci de olabilirim. Yani tek başıma da izlemek zorunda kalabilirim filmlerimi.” sözleriyle ifade eden Heper’in filmleri, karmaşık yapıya sahip olması ve dağıtım ve gösterim şansı bulamadığı için seyirciyle buluşamadı. Filmlerinin çoğunu yaktı. 9 ocak 1984’te malign melanoma yüzünden (bir deri kanseri) öldü.
Çalışmaları:
Kısa Metrajlı :
- Bir Kadın / Le parfum de la Dame En Noir (16mm), 1962
- Şafak / L’Aube (35mm), 1963
Uzun Metrajlı:
- Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri, 1966
- Dolmuş Şoförü, 1967
- Kara Battal’ın Acısı, 1968
- Eşkıya Halil (Haydut), 1968
Yayımlanmış Kitapları
- Demir Pençe: Casuslar Savaşı, 1969
Filmle ilgili Danıştay 12. Dairesinin 28-3-1967 gün E.966/7481, K.967/481 sayılı kararı şu şekilde:
Dava konusu filmin bütünü itibariyle umumi ahlak ve adaba, aile müessesesinin kudsiyetine aykırı olduğu gerekçesiyle yasaklandığı anlaşılmaktadır. Filmin bu sebeple yasaklanmasının yerinde olup olmadığının tespiti için Naip Üye nezaretinde yapılan incelemede bilirkişi Vedat Tanrı’nın 10-2-1966 tarihli raporunda (cinsel sorunların sinematografik yoldan ele alınmaya çalışıldığı filmde gösterilmesinde sakıncalı bir cihet görülmediği) bildirilmişse de; 3-1-1967 günlü ara kararımız veçhiyle filmin ayrıca heyet halinde görülmesi uygun görülmüştür. Sahneden görülen eserle; değişik yaş ve seviyede kimseye hitap edilmesi itibariyle, bunlarda, hususiyetle hukuka ve genel ahlak kuralları çerçevesi içinde ahlaka uyarlık aranması tabidir. Tezi olmayan ve aksiyonlarında ahenk görülmeyen bahse konu filmde; insan hayatı, adeta şuur ve şuuraltı ile sadece cinsi arzular üzerine kurulmak istenmekte; gizli kalması gerekli arzu ve hareketler parklarda, umuma açık yerlerde, hatta trafiğin en yoğun olduğu cadde ortalarında cereyan ederken görülmekte; marazi tiplerin sahneye aktarılan ıstıraplı ruh hali, ar veya haya hislerini rencide etmektedir. Konunun iddia edildiği gibi rüyada geçmiş birtakım kompleksleri ifadeye çağırmış olması, filmin tüm halinde seyredenler üzerinde bıraktığı izlere ahlak ve adaba aykırı olduğunu kabule mani değildir. Bu itibarla adı geçen filmin halka gösterilmesinin ve yurt dışına çıkarılmasının yasaklanmasında ‘Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolüne dair Nizamname’nin 7’nci maddesinin 6’ncı fıkrası hükmüne aykırılık görülmediğinden davanın reddine… 29-3-1967 günü oy birliğiyle karar verildi.’
Heper ise karar karşısında şöyle bir tepki veriyor: ‘Soluk Gece’de aşkla, yani özgürlükle baskıyı, şiddeti, işkenceyi karşı karşıya getirmeye çalışmıştım. Anılarla ilgili, zor anlatımlı olan bir filmdi. Sevginin, tutkunun, işkenceyi, baskıyı yok etmesini dilemiştim. Özgürlüğün delice bir sevgi olduğunu düşünüyordum. Öyle simgelemeye çalışmıştım özgürlüğü. Müstehcenlikle suçlandım. Altından kalkılması güç bir suçlamaydı bu. Sansürcülere göre delice sevgi üstüne kurulu bütün divan şiirimizi, Yavuz Sultan Selim’in, Baudelaire’in, Breton’un, Eluard’ın tüm şiirlerini toplatmak gerekiyordu. Delice sevgi üstüne kurulu bütün Çin ve Japon siirini yok saymak gerekiyordu. Şaşırmış kalmıştım.’
Kaynaklar :
Ümit Bayazoğlu: Uzun, İnce Yolcular – 37 Portre, YKY 2004, ISBN 975-08-0861-4.
(Yeres (der.), 65 Yönetmenimizden Yerlilik, Ulusallık, Evrensellik Geriliminde Sinemamız, s. 28)
http://masmasmaraksi.blogspot.com/2011/11/alp-zeki-heper-bir-kadn-le-parfum-de-la.html
http://www.sinematurk.com/
http://www.imdb.com/name/nm1287462/
http://t24.com.tr
http://tr.wikipedia.org/wiki/Alp_Zeki_Heper