Dünyanın farklı bölgelerinde hem ebeveynler hem de çocuklar Cadılar Bayramı için hazırlanıyorlar, kostümlere ve balkabağından yapılmış fenerlere son rötuşları yapmaya uğraşıyorlar. “şeker mi Şaka mı?” diye soranlara vermek için stoklanan şekerlerden bahsetmeye gerek bile yok. Fakat bazılarının nedeni bilinmeksizin yılın en ürkütücü günü saydıkları 31 Ekim’de birilerinin ödünü koparmadan önce, Cadılar Bayramı’nın tuhaf geleneklerinin ve kökenlerinin tümüne bir göz atalım.
Samhain
Azizler Günü’nün Arifesi olarak da bilinen Cadılar Bayramı’nın kökeni yaklaşık 2.000 yıl öncesine, 1 Kasım’da düzenlenen Hristiyan öncesi Kelt festivali olan Samhain’e dayanıyor; Samhain, Avrupa-Hint Etimolojik Sözlüklerine göre Galcede “yaz sonu” anlamına geliyor ve “sah-win” olarak telaffuz ediliyor.
Antik kayıtlar nadir ve bölük pörçük olduğu için Samhain’in gerçek niteliği tam olarak anlaşılabilmiş değil; fakat bilinen şu ki bu festival yılda bir kez, hasat zamanının sonunda gerçekleşen toplumsal bir buluşma niteliğindeydi ve kış ayları için kaynakların bir araya getirilmesi ile hayvanların otlaklardan geri getirilmesine işaret ediyordu. Ayrıca, folklorist (halk bilimci) John Santino’ya göre, Samhain’in ölülerle konuşma zamanı olduğu düşünülüyor.
Santino, “Samhain’in, ölülerin ruhlarının diğer dünyaya geçtiği gün olduğuna dair bir inanış vardı.” diyor ve ekliyor: “Yıl içindeki bu tür geçiş anlarının her daim özel ve doğaüstü olduğu düşünülmüştür.”
“Cadılar Bayramı, ölüm kavramıyla oynamanın güvenli bir yolu.” diyor Santino. “İnsanlar yaşayan ölüler gibi giyiniyorlar ve mezar taşları ön bahçeleri süslüyor; bunlar, yılın diğer zamanlarında tolere edilebilecek aktiviteler değil.”
“Halloween: From Pagan Ritual to Party Night” adlı kitabın yazarı, Toronto’daki York Üniversitesi’nden tarih profesörü Nicholas Rogers’a göre, Samhain’in özellikle atalara ve ölülere tapınmaya adandığına dair tam bir kanıt yok.
(İskoçya’da 300 Yıllık ‘Cadı’nın Yüzü Canlandırıldı)
“Antik efsanelere göre Samhain, kabile halklarının fatihlerine vergi ödediği ve antik höyüklerin, yeraltı dünyası tanrılarının görkemli saraylarını yeryüzüne çıkarmasının beklendiği zamandı.” diye yazıyor Rogers. “Samhain, kötülükler ya da ölüm ile ilgili olmaktan ziyade mevsimlerin, değişime ve yaz kışa döndüğünde doğanın uykuya (ve yeniden doğuşa) dalmasına kendini hazırlaması ile ilgiliydi.”
Cadılar Bayramı ile Samhain arasındaki doğrudan bağlantı henüz kanıtlanmamış olsa da çoğu bilim insanı bu bağlantının varlığına inanıyor; (1 Kasım’da kutlanan) Azizler Günü ile Samhain takvimde birbirinin o kadar yakınında yer alıyor ki ikisinin birbirini etkilediği ve daha sonraları Cadılar Bayramı olarak adlandırılan tek bir kutlama haline geldiği kabul ediliyor.
Kostümler ve “Şeker mi şaka mı?”
“Kostüm giyme ve kapı kapı dolaşıp ‘Şeker mi şaka mı?’ diye sorma geleneği; insanların farklı kılıklara bürünüp kapıdan kapıya dolaşarak yiyecek istedikleri, ‘kılık değiştirme’ ve ‘maske takma’ uygulamasına kadar geri götürülebilir.” diyor Santino. “En eski kostümler genellikle samandan dokunmuştu ve insanlar kostümleri bazen oyunlar veya skeçler sahnelemek için giyiyorlardı.”
Uygulama, aynı zamanda, İrlanda’nın ve Britanya “souling” adlı Orta Çağ geleneğine dayanıyor olabilir; bu geleneğe göre fakir insanlar, Azizler Yortusu’nda (1 Kasım) kapıları çalıyorlar ve ölüler için edecekleri dualara karşılık insanlardan yiyecek istiyorlardı.
Santino’nun söylediklerine göre, “Şeker mi şaka mı?” sorusu, II. Dünya Savaşı’na dek ABD’de hiç sorulmamıştı fakat II. Dünya Savaşı’ndan önce Amerikalı çocukların Şükran Günü’nde dışarı çıkıp insanlardan yiyecek istedikleri biliniyor ki bu uygulama “Şükran Günü dilenciliği” olarak adlandırılıyor.
“Toplu halde yapılan talep ritüelleri oldukça yaygın ve genellikle kış aylarındaki bayramlarla ilişkilendiriliyor.” diyor Santino. “Bir geleneğin diğerlerini tetiklemesi kaçınılmaz olmasa da gelenekler, birbirine benzer ve paraleldi.”
Şakalar ve Oyunlar
Bugünlerde “Şaka mı şeker mi?” cümlesinin “şaka” kısmı, çoğunlukla içi boş bir tehditten ibaret; ama eşek şakaları uzunca bir süre bu bayramın bir parçasıydı.
1800’lerin sonunda, Cadılar Bayramı’nda şaka yapma geleneği oldukça iyi yerleşmişti. Evlerin dışındaki tuvaletleri altüst etmek, çiftçilerin çitlerini açmak ve evlere yumurta fırlatmak ABD ve Kanada’da yapılan şakalar içinde yer alıyordu. Fakat 1920’ler ve 1930’larda kutlamalar, daha çok, başa çıkılmaz birer açık hava partisini andırıyordu ve vandalist eylemler daha ciddi bir hal almıştı.
“Bazı insanların inandığı düşünceye göre, eşek şakaları tehlikeli olmaya ve çığırından çıkmaya başladığı görüldüğünden, ebeveynler ve kasaba yöneticileri, giyinip kapı kapı dolaşarak ‘şaka ya da şeker’ demeyi, şaka yapmanın daha güvenli bir alternatifi olarak teşvik etmeye başladılar.” diyor Santino.
Yine de Cadılar Bayramı, şaka yapmanın ya da şeker istemenin zamanı olduğu kadar şenlikler ve oyunların da bayramıydı. Elma, Cadılar Bayramı ile ilişkilendirilir: Bir ikram olarak verilebileceği gibi, Kolonileşme Dönemi’nden beri Amerika’da falcılık amacıyla oynanan sudan elma toplama oyununda da kullanılabilir. Roseanne Montillo’nun “Halloween and Commemorations of the Dead” adlı kitabında yer alan efsane odur ki, ellerini kullanmadan su dolu bir kovadan elma yakalayabilmeyi başaran ilk kişi, gelecekte evlenecek olan ilk kişidir.
Elmalar ayrıca başka bir tür evlilik kehanetinin bir parçasıydı. Efsaneye göre genç kadınlar, bir elmanın kabuğunu tek bir şerit halinde soyup omuzlarının üzerinden fırlatırlardı. Elma kabuğu yere düştüğünde bir harf şeklini alırdı ki güya bu harf o kadının gelecekti eşinin isminin ilk harfini gösterirdi.
İrlanda/Hristiyan Etkisi
Bir diğer Cadılar Bayramı ritüeli ise gece yarısı mum ışığında aynaya bakmayı içeriyordu, böylece aynaya bakan kadın, aynada gelecekti eşinin yüzünün belirdiğini görüyordu. (Bunun korkutucu bir versiyonu, daha sonraları, okul çağındaki birçok çocuğa tanıdık gelecek olan “Bloody Mary” ritüeli halini aldı.) Bazı insanlar ciddiye alsa da, çocukluk oyunlarının çoğu gibi bu da muhtemelen eğlenme amaçlı yapılıyordu.
Bazı Evanjelik Hristiyanlar, Cadılar Bayramı’nın pagan ritüeline uzanan kökleri nedeniyle şeytani olduğuna dair kaygılarını dile getirdiler. Fakat antik Keltler, Hristiyanlıktaki şeytanı andıran hiçbir şeye tapmamışlardı ve lügatlarında böyle bir kavram yoktu. Hatta Katolik Kilisesi şeytani dümenler arayışında cadılara işkence etmeye başladığında, Samhain festivali çoktan ortadan kaybolmuştu. Ve tabii ki siyah kedilerin şeytani sayılmak için büyücülükle ilişkili olmasına gerek bile yoktu; basitçe yollarından gitmeleri, yılın herhangi bir zamanında kötü şans olarak kabul ediliyordu.
Santino, “American Folklore: An Encyclopedia” adlı kitabında modern Cadılar Bayramı için şöyle yazıyor: “Cadılar Bayramı gelenekleri ve inanışları Kuzey Amerika’ya önce ilk İrlandalı göçmenlerle, daha sonra da 19. yüzyılın ilk yarısında kıtlıktan kaçan İrlandalı göçmen dalgasıyla bilrlikte gelmişti. Kuzey Amerika’da Kolonileşme Dönemi’nden beri bilinen Cadılar Bayramı, 20. yüzyıl ortalarında daha çok çocuklara hitap eden bir bayrama dönüştü.”
O zamandan itibaren yetişkinler, topluluklar ve kurumlar (okullar, kampüsler, ticari amaçla kullanılan perili köşkler vs.) bu etkinliği benimsedikçe, bayramın popülaritesi hızla arttı.
Asırlar boyunca, (periler ve cadılar gibi) çeşitli doğaüstü varlıklar, Cadılar Bayramı ile ilişkilendirildi ve yüz yıldan da uzun bir süre önce İrlanda’da Cadılar Bayramı’nın, ölülerin ruhlarının akıllarından çıkaramadıkları eski mülklerine dönecekleri zaman olduğu söylenmeye başladı. Hayalet veya cadı gibi giyinmek moda oldu; bununla birlikte bayram ticarileştirildikçe (ve seri üretim kostümlerin ortaya çıkmasıyla) ve yaygınlaştıkça çocuklar ve yetişkinlerin kıyafet seçimi yelpazesi canavarlardan süper kahramanlara, prenseslerden politikacılara kadar genişledi.
Kaynak: Live Science Arkeofili