Resim yapma isteği insanlarda doğal bir duygudur. Resim sanatına ait ilk izlere yontma taş devrinde rastlanmaktadır. Mağaralarda yaşayan tarih öncesi toplumlarda resim sanatında, şaşılacak bir gelişme görülmektedir. Bu devir insanlarının, uçları yanmış tahtalarla yaptıkları mağara duvar resimleri daha çok av sahnelerini canlandırmaktadır. Bu resimlerdeki çizgilerin kıvraklığı ve konuya uygunluğu bugün de hayranlıkla seyredilebilmektedir.
Zamanla, mimarı yapıtlara verilen önem nedeniyle resim sanatının gelişimi durmuş, fakat süsleme ve bezeme alanında büyük ilerlemeler görülmüştür. Resim konuları, mimaride tamamlayıcı bir örge (motif) olarak kullanılmıştır.
Orta Çağda renkli taşları yan yana dizerek yapılan mozaik resimler, kiliselerin vazgeçilmez süslerinden olmuştur. Yaş sıva üzerine sulandırılmış boya ile yapılan freskler, resim sanatının gelişimini sağlamıştır. Orta çağda vitray denilen renkli camlarla resim yapma yolu, bol pencereli gotik tarzda yapılan kiliselerin özelliklerindendir.
Bu devrin yazma kitapları, usta ressamlar tarafından, minyatür tekniğinde çalışmalarla resimlendirilmiştir. Orta çağın sonuna doğru resim sanatına temel olacak bazı kuralları, Giotto adındaki bir İtalyan ressamı tablolarında uygulamıştır. Sanatçı, o güne kadar resimlerde uygulanmayan konunun yeri, perspektif, açık-koyu gibi unsurları işleyerek resim babası ünvanını kazanmıştır.
Yeni Çağın resim sanatına, Fransızcada “yeniden doğuş” anlamına gelen rönesans adı verilmiştir. Bu çağın hazırlanışı, gelişmesi uzun sürmüş, fakat uyguladığı kurallar resim sanatının temelini oluşturmuştur. Rönesans sanatı, klasik resim anlayışına örnek olmuş, bugüne değin her sanatçının öğrenmek zorunluluğunu duyduğu kuralları göstermiştir. Bu devrin en güçlü sanatçıları: Leonardo da Vinci, Michelangelo, Rapheal’dir.
Rönesans resim sanatı anlayışı içinde bazı sanat akımları olmuşsa da bunlar daha çok konuların seçimi ve bazı resim kurallarına daha çok önem verme şeklinde kalmıştır. Neo Klasizm (yeni klasizm) sanat görüşü, konuların dini ve mitolojik yönden alınmasının yerine; doğadan, aile hayatından alınmasını istemiştir.
Rembrandt ve Tiziano yeni bir görüşle, kendi anlayışlarına uygun tablolar yapmaya başladılar.
Resimlerinde göstermek istedikleri kısımları aydınlatıyorlar, diğer yerleri de gölgeler içerisinde bırakıyorlardı. Bu tarzda çalışan sanatçılar da lüministik sanat (ışıkçı sanat) gurubunda yer aldılar. Romantizm resim anlayışı konuları daha çok duygusal yönden ele aldı. Genellikle manzara ve toplum yaşantısını ele alan bu grubun ressamları, doğa ve insan sevgisini belirtmeye çalışmışlardır. Bu akımın öncülüğünü yapan ve yaşatan sanatçılar Delacroix, Corot, Goya’dır.