Yalın bir 17.yüzyıl mutfağında bulunan genç, gürbüz kadın tüm dikkatini güğümde bulunan sütü kaseye boşaltma işine vermiştir. Kadının konsantrasyonu, bu dingin sahnede olduğu varsayılan tek gürültüyle, dökülen sütün çıkardığı sesle uyum içindedir.
Tüm bu etkenler son derece sıcak bir atmosfer yaratır ve zaman adeta durmuş gibidir. Johannes Vermeer, ev hayatına ilişkin bu mütevazı ana dramatik etki katmıştır.
Günlük yaşamı gözlemlemek konusunda ustadır ; duvardaki çivinin ve badana bulunan lekelerinde ortaya koyduğu gibi ayrıntılara özel bir dikkat gösterir. Işığın ve gölgelerin ele alınış biçimi de büyük bir usta olduğunun belirtisidir.
Hizmetçiye yansıyan ışık, onun solgun kollarına vurgu yapar ve izleyicinin bakışını akan süte,yönlendirir. Hizmetçinin giysisinin üst kısmı ile önlüğündeki mavi ile yeşil renkler ışıkta parlamaktadır ; ışık, masanın üzerindeki mavi kumaşa ve nesnelere de yansır.
Süt Döken Kadın bir portre değildir, ancak izleyici, resmin doğrudan gözlemle yapıldığı ve bir kadının gerçek bir kişiye ait özellikleri dikkatle betimlendiği konusunda hiç kuşku yaşamaz. Yine de bu gerçekçilik, Vermeer’in sahneyi estetik ve duygusal açıdan tatmin edici kılacak şekilde tasarladığı ustalık kompozisyonu gölgede bırakılmamalıdır.