Yönetmen, oyuncu ve senarist Yılmaz Güney vefatının ardından 34.yılında anılıyor.
Sinema dünyasında “Çirkin Kral” lakabıyla tanınan Yılmaz Güney, 1937’de Adana’nın Yenice köyünde dünyaya gözlerini açtı.
Güney, ilköğrenimini ve liseyi Adana’da tamamladı. Lise yıllarından itibaren harçlığını çıkartmak için çeşitli işlerde çalışmaya başlayan Güney’in aynı dönemde yerel dergi ve gazetelerde yazıları yayımlanmaya başladı. Usta yönetmen, And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtıcılığı yaptı.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne 1956’da giren Güney, 1957’de ayrılarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne kayıt oldu.
Yılmaz Güney, 1959’da yönetmen Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Bu Vatanın Çocukları” ve “Alageyik” filmlerinin senaryolarına imza attı ve oyuncu kadrosunda yer aldı.
On Üç Dergisi’nde yayımlanan “Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri” adlı öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanan Güney, 1961’de 18 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yönetmen Güney, 8 ay Konya’ya sürgün cezası alması sonrasında eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Yönetmenliğini Lütfi Akad’ın yaptığı “Hudutların Kanunu” filmiyle “Çirkin Kral” lakabını alan Güney, 1964’te “Kamalı Zeybek” filminin çekimlerinde tanıştığı oyuncu Nebahat Çehre ile dünya evine girdi.
İlk filmi 1966 yılında çıktı
Güney, 1966’da “At Avrat Silah” filminde ilk kez yönetmen koltuğunda yer aldı. Oyuncu, yapımcı, yönetmen ve senaryo yazarlığını üstlendiği “Seyit Han” filmiyle Adana Altın Koza Şenliği’ne katılan Güney, “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü aldı.
Başarılı yönetmen, 1968’de Güney Film Yapım’ı kurdu, aynı dönem çıkarmaya başladığı “Güney” dergisinde sinema ve sanatla ilgili görüşlerini, şiir ve öykülerini yayımlamaya başladı.
Yılmaz Güney’in, senarist, yönetmen, yapımcı ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı “Umut” filmi, 1970’te Adana Altın Koza Film Şenliğinde “En İyi Senaryo” ve “En İyi Erkek Oyuncu’ ödüllerini aldı. Sanatçı, aynı yıl Fatoş Süleymangil ile evlendi.
“Ağıt”, “Acı” ve “Umutsuzlar” adlı üç filmiyle 1971’de Adana Altın Koza Film Şenliği’ne katılan Güney, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Senaryo ve En İyi Film Müziği ödüllerini topladı.
Güney, 12 Mart muhtırasının ardından 3 aylığına Nevşehir’e sürgüne gönderildi, daha sonra 10 yıl hapis cezası aldı.
“Boynu Bükük Öldüler” romanıyla Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazanan Güney’in mahkumiyeti, 1974’te çıkarılan Genel Af Yasası ile sona erdi. Aynı yıl, yönetmen, yapımcı, senarist ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı “Arkadaş” filmini tamamladı.
Altın palmiye ödülünü aldı
Çukurova’da çekimlerine başladığı “Endişe” filmi sırasında cinayet suçlamasıyla tutuklanıp hapishanede 5 yıl geçirdikten sonra, izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevi’nden firar ederek Fransa’ya kaçtı.
Yılmaz Güney’in cezaevinde bulunduğu dönemde senaryosunu kaleme aldığı “Sürü” filmi, yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz perdeye aktarıldı.
Senaryosunu Güney’in yazdığı, yönetmenliğini ise Şerif Gören’in üstlendiği 1981 yapımı “Yol” filmi, 1982’de Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ödülüyle ayrıldı.
1982’de Türk vatandaşlığından çıkarılan Yılmaz Güney, Fransa’da 1983’te çektiği “Duvar” filmiyle 1984’te Cannes Film Festivali “Jüri Özel Ödülü”ne aday gösterildi.
Hayatının 12 yılını cezaevinde geçiren sanatçı, “At Avrat Silah”, “Seyyit Han”, “Pire Nuri”, “Bir Çirkin Adam”, “Umut”, “İbret”, “Ağıt”, “Arkadaş”, “Sürü” filmlerini yönetti, “Karacaoğlan’ın Kara Sevdası”, “Ala Geyik”, “Bu Vatanın Çocukları”, “Koçero”, “Kamalı Zeybek”, “Krallar Kralı”, “Aslanların Dönüşü”, “Hudutların Kanunu”, “Çirkin Kral Affetmez”, “Aç Kurtlar”, “Umutsuzlar”, “Baba”, “Çirkin ve Cesur”, “Düşman”, “Yol” ve “Duvar” filmlerinin senaryosuna imza attı.
Eserleriyle yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda ödülün sahibi olan Güney, 114 filmde oyuncu, 26 filmde yönetmen, 15 filmde yapımcı, 64 filmde ise senarist olarak yer aldı.
Hayatının son yıllarını Paris’te geçiren sanatçı, 9 Eylül 1984’te, mide kanseri sebebiyle Fransa’da hayata veda etti, Paris’te Pere Lachaise Mezarlığı’na defnedildi. Ölümünden sonra kurulan “Yılmaz Güney Vakfı” eşi Fatoş Güney öncülüğünde eserlerini korumaya ve yayınlamaya yönelik çalışmalar yürütüyor.