Bu hafta 2’si yerli toplam 5 film vizyona giriyor.
“ALİ BABA VE 7 CÜCELER”
Cem Yılmaz’ın senaryosunu yazıp yönettiği 4. film olan “Ali Baba ve 7 Cüceler” yerli bir komedi filminin gerektirdiklerine sahip. Hatta kullandığı argonun dozajı bakımından fazlasına bile sahip olduğunu söyleyebiliriz. Fragman bu anlamda soğuk duş etkisi bırakmıştı ancak ön gösterime katılanların büyük bölümü, filmin gerçekten eğlenceli olduğu görüşünde birleşiyor. Yılmaz’ın oynadığı karakter (Şenay), kayınbiraderi İlber’le birlikte bahçe süsü olarak tasarladıkları cüce figürlerinden geçimlerini sağlayan iki kafadardır. Ama artık kendilerini işadamı olarak görmek isterler. Bunun için Sofya’daki büyük fuarın yolunu tutarlar. Ne var ki, burada terslikler birbirini izler. Şenay ve İlber, kendilerini gerçek silahların kullanıldığı bir insan avının ortasında bulur. İlber rolünde yetenekli Çetin Altay’ı izliyoruz. Kadroda ayrıca Zafer Algöz, Yosi Mizrahi, Bahtiyar Engin ve Rus güzel Irina Ivkina var. Cem Yılmaz filmde kötü adamların lideri olarak ikinci bir rolde daha görünüyor.
“HAYAL ÜLKESİ”
“Yüzüklerin Efendisi” serisiyle “krallığını” ilan eden Viggo Mortensen, kötü filmlerde oynama-ma alışkanlığını “Hayal Ülkesi”yle sürdürüyor. Film, 2009 yapımı, yine Mortensen’in başrol oynadığı “The Road”u anımsatan bir yolculukla başlıyor. Danimarkalı bir baba, yanına kızını alarak, uzak diyarlara göç ediyor. Uzun yolculuğun sonunda hiç alışık olmadıkları, yabancı bir kültürle karşılaşıyorlar. Baba, Patagonya’nın çöllerinde iş bulup çalışmaya başlıyor. Ama kızı bir gün ortadan kayboluyor. Yabancı çöllerde kızını bulmaya çalışan baba rolünde Mortensen yine inandırıcı. Ona Ghita Norby’nin eşlik ettiği filmin senarist-yönetmeni ise Arjantinli sinemacı Lisandro Alonso. Filmin Cannes’da Belirli Bir Bakış-FIPRESCI ödülüne layık bulunduğunu belirtelim.
“İÇİMDE AKAN NEHİR”
Haftanın bir diğer yerli yapımı, Ayna grubundan tanıdığımız müzisyen Erhan Güleryüz’ün imzasını taşıyor. Yazıp yönettiği filmde Güleryüz, ilginçtir, güneş gözlüğü olmadan başrolü de oynuyor. Kadroda ayrıca Tuğçe Kazaz ve Hasan Kaçan var. Konuya gelince: Savaşa giden Hazar Kafkas (Güleryüz) sağlık sorunları ve meteliksiz haliyle yıllar sonra memleketine döner. Her yerli dramada olduğu gibi başkarakter, hayatını sorgulamaya başlar. Babasından kalma evi satarak yıllardır göremediği oğlunun geleceğini kurtarmayı planlar. Ama aşık olduğu kadının kızının da hayatını kurtaracak olan, o paradır. İkilemde kalır. Cahit Berkay’ın da ufak bir rolde göründüğü filmi tüm Ayna hayranlarına tavsiye ediyoruz.
“KURT BASKINI”
Liam Neeson’ın başrolde oynadığı 2011 yapımı “Gri Kurt”ta, insanoğlunun doğayla, en önemlisi de etrafı saran vahşi kurtlarla mücadelesini nefes kesici bir atmosfer eşliğinde izlemiştik. Şimdi o kurtların daha kana susamış halini ve çiftçilikle geçinen bir aileye musallat olmalarını düşünün. Tahmin etmek güç değil. Vasatı bile yakalayamayan, çıkış noktasına yeni bir nokta ekleyip ilerleyemeyen başarısız bir gerilim örneği var karşımızda. Adam Wilson adlı çiftçi, küçükbaş hayvanlarının vahşice öldürülmesine tanık olur. Kurt kapanları işe yaramaz. Polise haber verir ama polis de av olur. Koyunlar bitince aç kurtlar gözünü insanlara çevirmiştir. Nick Robertson’ın çektiği filmin başrollerinde Jack Campbell, Anna Lise Phillips ve Katie Moore var. Seçim sizin.
“SNOOPY VE CHARLIE BROWN PEANUTS FİLMİ”
Haftanın belki de en iyisini en sona sakladık. Çizgi dünyanın efsanevi karakteri Snoopy, uzun bir aradan sonra beyazperdeye 3 boyutlu dönüyor. Animasyonda Snoopy yalnız değil. En iyi arkadaşı Charlie Brown da var elbette. Birlikte Kızıl Baron’a karşı mücadele etmek için yeni bir maceraya atılıyorlar. “Horton” ve “Buz Devri: Kıtalar Ayrılıyor”la animasyondaki yeteneğini ispatlayan yönetmen Steve Martino’nun son derece eğlenceli ve akıcı bir iş çıkardığını söyleyenler çoğunlukta.