Deniz ile Berkay, başarının sırrı 'disiplin' diyor. İkili, her gün 7 saat çalışıyor. [Fotoğraf: Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk]

Ülkemizde sanatın üvey evlatları gibiler

“Üvey evlât gibiyiz”

İki genç balet, sitemkâr. Türkiye’de yeterince ilgi görmediklerinden yakınıyorlar. ABD’de düzenlenen Grand Prix Klasik Bale Yarışması’nda Deniz Akarslan klasik balede birinci, Berkay Günay da modern dansta ikinci oldu. Önlerinde New York finali var. Ama ceplerinde beş kuruş para yok.

Deniz ile Berkay, başarının sırrı 'disiplin' diyor. İkili, her gün 7 saat çalışıyor. [Fotoğraf: Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk]
Deniz ile Berkay, başarının sırrı ‘disiplin’ diyor. İkili, her gün 7 saat çalışıyor. [Fotoğraf: Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk]
Deniz Akarslan ve Berkay Günay, iki genç balet. Biri 16, diğeri 17 yaşında. Her ikisi de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Bale bölümü öğrencisi.

Başak Çubukçu Prodüktör
Yazıyı Hazırlayan: Al Jazeera Türk Kanalı’nda Kıdemli Haber Prodüktörü .
Başak Çubukçu

 

Deniz ve Berkay, geçen günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen Grand Prix Klasik Bale Yarışması’nda birincilik ve ikincilik elde etti. Deniz, klasik dalda birinci oldu. Berkay da modern dansta ikinci. Bu derece, onların yaşıtları arasında Türkiye adına elde edilmiş en önemli derece.

Deniz, Berkay ve hocalarıyla prova arasında görüştük.

Grand Prix Klasik Bale Yarışması’nda elde ettikleri dereceler önemli çünkü Deniz ve Berkay, uluslararası arenada ilk kez boy gösterdi. İlk tecrübelerinde kendilerinin dahi beklemediği bir gururu yaşadılar. Aslında elde ettikleri başarı, yarı final. Asıl önlerinde daha zorlu bir etap var: final elemesi… Her ikisi de çok sıkı çalışıyorlar.

Deniz Akarslan ve Berkay Günay, iki genç balet. Biri 16, diğeri 17 yaşında. Her ikisi de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Bale bölümü öğrencisi.

Deniz ve Berkay, geçen günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen Grand Prix Klasik Bale Yarışması’nda birincilik ve ikincilik elde etti. Deniz, klasik dalda birinci oldu. Berkay da modern dansta ikinci. Bu derece, onların yaşıtları arasında Türkiye adına elde edilmiş en önemli derece.

Deniz, Berkay ve hocalarıyla prova arasında görüştük.

Grand Prix Klasik Bale Yarışması’nda elde ettikleri dereceler önemli çünkü Deniz ve Berkay, uluslararası arenada ilk kez boy gösterdi. İlk tecrübelerinde kendilerinin dahi beklemediği bir gururu yaşadılar. Aslında elde ettikleri başarı, yarı final. Asıl önlerinde daha zorlu bir etap var: final elemesi… Her ikisi de çok sıkı çalışıyorlar.

Birbirlerini rakip olarak görmüyorlar aksine onlar tek vücutlar.

“İsmim açıklandığında sağa sola bakıyordum. Deniz dürttü. Anlamadım, beklemiyordum çünkü. Deniz’i de yanındaki Kanadalı çocuk dürttü. Bizim için sürprizdi. New York için Allah büyük.”

Amaçları, dünyaca ünlü bale okullarından burs kazanmak. Deniz’in gönlünde yatan aslan, The Royal Ballet… Berkay’ınki de Het National Ballet School.

“Bizim için çok önemli, geleceğimizi aydınlatacak. Yarışmaya, istediğimiz okulların kapıları açılsın, önümüz açılsın diye girdik. Birincilik ya da ikincilik değildi amacımız. İsim duyurmak değil. Bu yarışma sayesinde bize burs alabiliriz.”  

Konservatuardan hocaları Sergo Tereshenko’nun yüzü, öğrencilerinin 600 yarışmacı arasından dereceye girmesinden dolayı gülüyor. Tereshenko, öğrencilerini savaşçı olarak görüyor.

Deniz ile Berkay'ı finale hazırlayan Sergo Tereshenko, "Bursu kazanırlarsa büyük olay. Bir Türk kazanmış olacak" diyor. Fotoğraf: Hüseyin Narin
Deniz ile Berkay’ı finale hazırlayan Sergo Tereshenko, “Bursu kazanırlarsa büyük olay. Bir Türk kazanmış olacak” diyor. Fotoğraf: Hüseyin Narin

“İkisi de savaşçı karaktere sahip. Savaşçıysan başarılı olursun. Bunlar ilk kez yurtdışında sahneye çıkan çocuklar. Deniz, başta sahnede ufak bir fare gibiydi. Korkudan tir tir titriyordu. Ama kendisini sonradan yavaş yavaş toparladı. Demek ki asker karakteri var. Çalışkan. Sadece Allah vergisiyle olmaz, çalışmak lazım. Bunu her ikisi de yaptı.”

“Türkiye’de kıymet yok”

Çocukluk yaşlarından bu yana baleyle iç içeler. Bale, hayatlarının merkezinde değil. Bale, hayatlarının ta kendisi. Disiplini elden bırakmıyorlar. Günde yedi saat çalışıyorlar. Onlara göre bu, stadyumu altı kere turlamakla eş değer… Geri kalan saatlerde yemek yiyor, arkadaşlarıyla vakit geçiriyorlar.

Birinciliği elde eden Deniz Akarslan’a göre kabiliyet önemli ama asıl önemli olan disiplin.

“Baleye olan ilgim dokuz yaşında başladı. Teyzemin çocukları balet ve balerin. Biliyor musunuz, çocukken bale gösterisi izlerken gider televizyona sarılırmışım. Annem ve babam ne kadar aydın insan olsalar da bu duruma önceleri önyargıyla yaklaşmışlar. Sıcak bakmamışlar. Teyzem, kabul ettirdi baleyi. Bale, benim hayatım. Okuldaki çalışmamız, saat 19.30’da bitecek. Buradan çıkıp Kabataş vapuruna bineceğim. Bir saat sonra evde olacağım, yemek yiyemeden yatacağım. Sabah 08.00’de yine burada olacağım. Başarının sırrı bu. Hayatınızda sadece bale olmalı ve sadece disiplin. Olmadan çok zor, kabiliyet kurtarmıyor.”

Gençler, azimli. Elde ettikleri başarının bilincindeler ve hayallerinin avuçlarının arasından kaçmasına izin vermeyecek kadar da kararlı. Final, onların mesleklerini sürdürebilmeleri için tek şansları. En azından onlar böyle yorumluyor ve görüyor. İkincilikle dönen Berkay Günay açıklık getiriyor:

Berkay Günay'ın ailesi bale eğitimi için Mersin'den İstanbul'a taşındı. [Fotoğraf: Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk]
Berkay Günay’ın ailesi bale eğitimi için Mersin’den İstanbul’a taşındı.
[Fotoğraf: Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk]
“Baleye Türkiye’de devam etmek gibi bir hayalim yok. Tamamen yurtdışı odaklı. Bale, yurtdışında daha değer görüyor ve maddi olarak da daha doyurucu. Çünkü değer verilen bir sanat dalı. Bizim en büyük şanssızlığımız, bu meslek için Türkiye’de doğmak. Futbolcu olmak isterdim, o zaman daha çok değer buluyorsun, bu ülkede. Kıymet yok, tek kırıldığımız nokta bu. Yurtdışında sokakta ‘Ben baletim’ diyebiliyorsun göğsünü gere gere. Ama burada biraz belli etsen gelecek tepkiler hep aynı. Direkt bel altı çalışıyorlar bize.”Finalde de başarılarını devam ettirebilirlerse burs kazanma şansları olacak. Hocaları aynı zamanda devlet sanatçısı olan Sergo Tereshenko bunun elde edilmesi zor bir fırsat olduğunu söylüyor.

“New York çok zor etap. Orada kazanırlarsa burs kazanacaklar. Burs kazanınca okul seçecekler. Düşünün Royal Bale’den gelmiş burs. Kendi imkanlarıyla girmeye kalksa yıllık en az 30 bin pound ödemesi lazım. Bursu kazanırsa, hiç para ödemeyecek. Daha da ötesi bir Türk kazanmış olacak. Okul çok etkili, bunun için çalışıyorlar. İnşallah kazanırlar.”

Paraları yok

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın iki genci ve hocalarını yurtdışına götürecek ne yazık ki bütçesi yok. Aileler devreye girip ekibi Amerika Birleşik Devletleri’ne yollayabilmek için kredi başvurusunda bulundular.

Ancak her koyun kendi bacağından asılır misali, iş başa düşmüş. Bir yandan elemelere hazırlanıp diğer taraftan kapı kapı kaynak aramaya başladılar. İlk etap için zor olsa da kaynak buldular. Deniz ve Berkay, o sürecin çok sancılı olduğunu anlatıyor.

Deniz Akarslan, balenin Türkiye'de sanatın parçası olarak görülmediğini söylüyor. [Fotoğraf: Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk]
Deniz Akarslan, balenin Türkiye’de sanatın parçası olarak görülmediğini söylüyor.
[Fotoğraf: Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk]
“Okulun tuvaletini yenilemek için bile bütçe çıkmıyor. Amerika’ya gibi bir yere dört kişiyi yollamaları çok zor. Okul yönetimi, bize yardımcı olamayacaklarını açıkladı. Verseler de borç olarak verebileceklerini söylediler. Her yere başvurduk. Lions’a başvurduk. Onlar olmasa gidemezdik. Sadece uçak için değil, oteli de hallettiler.”Gençler kaynak bulmak pahasına şirketlerin markalarını üstlerinde taşımaya bile razı olmuşlar.

“Biz şirketlere şunu da dedik: ‘Biz öylesine gidelim-gelelim demiyoruz. Sizi de temsil edeceğiz. Bize tişört, çanta verin. Onları taşıyalım. Hem sizin adınızı da taşımız oluruz.’ Ama kimse yanaşmadı.”

Berkay Günay, kendilerine ters gelse de bunu yapmaya mecbur olduklarını dile getiriyor.

“Keşke böyle olmasa… Ama başka türlü olmuyor. Kabul etmiyorlar. Yurtdışına baktığımızda aslında bize gelmeleri gerekiyor, Türkiye’de kapı kapı dolaştık. Hocamız kaç yaşında, onun bize sadece bale öğretmesi gerekirken insanların kapısında bekledi. Oraya gidebilmek bizim için çok zordu.”

New York için de ceplerinde paraları yok. Yine sancılı bir süreç onları bekliyor. Final, nisan ayında.

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı, Osmanlı'dan günümüze gelen iki sanat kurumundan biri. [Fotoğraf: Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı, Osmanlı’dan günümüze gelen iki sanat kurumundan biri.
[Fotoğraf: Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk
Okul binası yetersizİstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı binası, Kadıköy’de. 1986’dan bu yana bina arayışları devam ediyor. Bale Ana Sanat Dalı Başkanı Oral Yazıcı, mevcut binanın bale için uygun olmadığını ifade ediyor.Yazıcı, Deniz ve Berkay’ın tüm bu olumsuzluklar içinden nasıl sıyrıldıklarına şaşırdığını söylüyor:

Oral Yazıcı: Balenin içinde bulunduğu durum, 10 yıl önce çok daha iyiydi. Her geçen yıl daha da kötüye gidiyor. Fotoğraf: Hüseyin Narin
Oral Yazıcı: Balenin içinde bulunduğu durum, 10 yıl önce çok daha iyiydi. Her geçen yıl daha da kötüye gidiyor. Fotoğraf: Hüseyin Narin

“Bu okul, bale yapmaya müsait değil. Konservatuara müsait değil. 55 yaşındayım, ben 30 yıldır buradayım. Şu okulda biz geldiğimiz günden beri bina arıyoruz. Salonlarımız uygun değil. Aynı salonda orkestra çalışıyor, müzik çalışıyor. Bu çocuklar nasıl çıktılar, bazen düşünüyorum. Şaşırıyorum.”

Bunlara rağmen konservatuarda yaptıklarını mucize olarak değerlendiriyor. Aslına bakarsanız haksız da değil. Verdiği örnek de bunu gösteriyor:

“Fiziki olarak bu bina konservatuara uygun değil. Sadece bale değil, gidin bakın çocuklar tuvaletlerde çalışıyor. Klarnetini ya da keman gitarını alıyor tuvalette çalışıyor. “

Kaynak :  aljazeera.com.tr

Shopping Basket